78 yaşındaki Hatun Tuğluk'un Ankara'da İncek mezarlığındaki cenaze töreni sırasında, yaklaşık 50 kişilik bir grup cenazeye katılanlara saldırdı ve bu saldırı üzerine Hatun Tuğluk'un cenazesi topraktan çıkarılarak Tunceli'ye gönderildi.

Cenazeye yapılan saygısızlık, yapılanların islama aykırı olması, ahlaki ve etik olarak kabul edilemezliği konusunda çok şey söylendi ve elbette bu yakarışlar haklıdır. Benim bu yazıda anlatmak istediğim şey çok farklı.

HDP Eş Genel Başkanı Aysel Tuğluk şu anda tutuklu ve Demokratik Toplum Kongresi kurucusu olduğu için, 22,5 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Kendisine yöneltilen suçlama; terör örgütü yöneticisi olmak.

Devletin güvenliğine ve birliğine yönelik suçlar Türk Ceza Kanunu'nun 302, 312, 314 ve 216. maddelerinde incelenir. Devletin bütünlüğünü bozmak, topraklarından bir bölümünü ayırmak, bu amaçla halkı kin ve düşmanlığa sevketmek ve bir de terör örgütü üyeliği.

Aysel Tuğluk bu suçlamalar nedeniyle henüz bir ceza almadı. En son duruşma 8 Eylül tarihinde yapıldı ve avukatlar savunmaları için ek süre istediler. Tutuklu bulunan Aysel Tuğluk ta annesinin cenazesine katılmak için Kocaeli Kandıra F Tipi cezaevinden özel izinle Ankara'ya geldi.

Aysel Tuğluk'un yargılandığı davaların tümünde suçlu bulunduğunu varsayalım. Evet Aysel Tuğluk, Türk Devletini bölmek, bir bölümünü ayırmak istiyor olsun ve bu suçlarından dolayı cezasını çeksin. Peki annesi Hatun Tuğluk ta bu suçları işledi mi? Tamam, haydi Aysel'i henüz yargılama bitmeden mahkum ettik ama annesini neden mahkum ediyoruz? Neden cenazesinin, yaşadığı evin hemen karşısındaki mezarlığa defnedilmesine karşı çıkıyoruz?

Cenaze törenine saldıran yaratıkların sloganları "Burası Türk toprağı, burada şehitler yatıyor. Buraya gömemezsiniz!" imiş. Peki soruyorum şimdi: cenazenin gönderildiği ve belki de şimdiye kadar çoktan gömüldüğü Tunceli başka bir ülkenin toprağı mı?

Ankara Türk devletinin toprağı ise, Kürt vatandaşların gömülmesi gerektiğini iddia ettikleri: Diyarbakır, Tunceli, Mardin, Hakkâri Kürdistan toprakları mı?

Bu cenaze törenine saldıran beyinsizler; bunu ifade etmiş ve yukarıda saydığımız 302, 312, 314 ve hatta 216 maddelerde belirtilen suçların tamamını işlemiş olmuyorlar mı?

Bir vatandaşın ülkenin herhangi bir bölümüne gömülmesine izin vermemek; sadece ve sadece o insanın, o ülkenin vatandaşı sayılamayacağı anlamına gelir. O da ilkel kabile hukukunda elbette. Modern hukuk anlayışında böyle bir uygulama söz konusu bile olamaz.

Sözün özü; bu saldırıya katılanlar; devleti bölmeye çalışmış olmuyorlar mı? "Götürüp kendi memleketinize gömün" demek bölücülük değil midir?

Bu yaratıkların böyle bir bilinçle hareket etmediklerini, ağızları köpürmüş vaziyette yalnızca gürültü çıkarıp saygısızlık yapmak amacında olduklarını söyleyebilirsiniz ama hukukun en önemli temeli şudur: kanunları bilmemek, onları ihlal edebileceğiniz anlamına gelmez. Yani yaptığınız şeyin suç olduğunu bilmemek, sizi cezadan kurtarmaz.

Saldırıya müdahale eden polis bunları yakaladı mı ya da ileriki günlerde yakalayacak mı bilmiyoruz ama yapılması gereken tek bir şey var: bu insan müsveddeleri ve varsa onları bu eyleme teşvik eden, kışkırtan hainler yukarıdaki tüm suçlardan yargılanmak zorundadır.

Ve elbette ki sosyal medyada bu saldırıyı tasvip eden, merhumeyle ilgili hakaretamiz ifadeler kullananlar için de aynı yasal işlemler uygulanmalıdır.

Uygulanmaz ise; idari makamlar ve savcılar da bu suçları işlemiş olurlar. Hukuk şakaya ve suistimale gelmez. Hukuktan, ne sebeple olursa olsun vazgeçerseniz en büyük zararı gören siz olursunuz. Bundan emin olabilirsiniz.