İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası aşamalı olarak yürürlüğe girdi. Milletvekili Levent Tüzel, yasanın, iş cinayetlerini önleyecek bir içerikte olmadığı görüşünde.

İstanbul Bağımsız Milletvekili Tüzel 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın, güvencesiz çalıştırılmanın hukuki dayanaklarını ortadan kaldırmayacağını belirtti.

"2012 yılında yasa yürürlüğe girdi. Özellikle Çalışma Bakanlığı da övünerek, yasanın reklamını yaptı. Oysa yasada yer alan düzenlemelerle, iş cinayetlerini önlemek mümkün değil" diyen Tüzel, "Çünkü işçinin çalışma süresi ve koşulu, çalışma hayatına dair örgütlü katılımı düzenlemelerde gözetilmiyor," dedi.

"6000 İŞLETMEYİ 70 KİŞİ Mİ DENETLEYECEK?"

Tüzel, AKP hükümetinin, denetleme konusunda işverenler lehine hareket ettiğini söylerken, şu ifadeleri kullandı:

"Araştırmalarımızda gördük ki, Maden İşleri Genel Müdürlüğü kadrosunda toplamda 370 personel var. Diyelim ki, 70 tanesi maden mühendisi. 6000 işletmeyi, bu sayıda insan denetleyecek! Bu mümkün mü? Denetim konusunda bir de bakanlıkların müfettişlerinin hali ortada."

"PARA CEZALARI CAYDIRICI MİKTARDA DEĞİL"

Tüzel, 'denetimler sağlansa dahi işverene karşı yaptırımların ciddiyetten uzak olduğunu' belirtirken, Zonguldak’taki iş cinayetinde taşeron firmanın denetiminin yapılmış olduğunu ve eksiklik saptandığını kaydeden Tüzel, ancak düşük para cezası verildiğini belirtti:

"Bin veya 2 bin lira gibi cezalar kesiliyor. Bunlar caydırıcı değil. Zaten işveren her şeyi en ucuza mal etmenin hesabını yapıyor."

Maden ve inşaat gibi iş alanlarında sıkça iş cinayetlerinin meydana geldiğini anımsatan Tüzel, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın sadece iş güvenliği tedbirlerinin öğretilmesini esas aldığına dikkati çekti ve bunun da 'taşeron yerlere emanet edildiğini' söyledi.

Yasayla ilgili öncelikli eleştirilerinin, iş sağlığı ve güvenliği meselelerinde asıl yükün çalışana bırakılması olduğuna değinen Tüzel, "İşveren eğitimi yapacak, işçiye öğretecek ve üzerine düşeni yapmış olacak! Sonra işçi bu tedbirlere uyma ve benzeri durumlarda tek başına bırakılıyor; sorumluluk kendisinin oluyor," dedi.

"'İŞTEN KAÇINMA HAKKI' İŞLEYECEK BİR MADDE DEĞİL"

Ayrıca işçi sağlığı güvenliği kurullarının oluşturulmasında işçinin söz hakkının bulunmadığını ifade eden Tüzel, "İşçi zor iş bulduğu yerde, en küçük itirazında, örgütlenmesinde kapının önüne konulacağını biliyor. Dolayısıyla ‘işten kaçınma hakkı’ işleyecek bir madde değil," dedi.

Hükümetin, iş cinayetlerinde gerçeğe ulaşmak ve sorumluları bulmak yerine işçide kusur aradığını söyleyen Tüzel, 'sermayenin egemenliğinin yargı işleyişinde de hüküm sürdüğünü' belirterek, buna, Esenyurt’ta 11 işçinin yaşamını yitirdiği olayın duruşmasını örnek gösterdi.

"SON ÜÇ YILDA YÜZDE 80 ARTIŞ"

Tüzel, son üç yılda "iş kazaları"ndaki ölüm oranlarının yüzde 80 arttığı bilgisini verdi. Tüzel, buna rağmen Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in, bütçe görüşmelerinde kimi çarpıtılmış istatistikler vererek ‘önceki yıllara oranla ölümler azaldı’ dediğini hatırlattı.

Bir takım ceza ve kurallarla iş cinayetlerinin önlenemeyeceğine işaret eden Tüzel, yasanın ayrıntılarından önce temel yaklaşımı sorgulamanın gerektiği fikrinde.

İşçi ve emekçilerin çalışma hayatına örgütlü katılımlarını ve emekliliğe kadar bu sürecin işleyiş ve belirlenmesinde çalışanın kararının engellenmemesini önemseyen Tüzel, "Sendikalar Yasası var ama fiili engellemelerle düşünüldüğünde; bu da gerçeği yansıtmıyor" dedi. (anf)