Geçtiğimiz yıl Manisa’nın Soma ilçesinde yaşanan maden faciası ile ilgili 8’i tutuklu 45 kişinin yargılandığı davaya bugün de devam edildi. 13 Mayıs 2014’te meydana gelen ve 301 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasında kusurları bulunduğu için haklarında, "Olası kastla öldürme", "Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama", "Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma" suçlarından dava açılan 8'i tutuklu 45 sanığın yargılanmasına devam edildi.

Duruşmada tutuklu sanıklar, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik, İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı, maden mühendisleri Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Ertan Ersoy, Maden Mühendisi, emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik'in yanı sıra tutuksuz yargılanan 37 sanıktan 33'ü hazır bulundu.

Duruşma, sanık ve mağdur avukatları ile duruşmaya katılan işçi yakınlarının yerlerini almasının ardından sanıkların ifade verme işlemleri tamamlandığı için sanık avukatlarının savunmalarına devam edilmesi ile başladı.

AVUKATLAR BİLİRKİŞİ'Yİ HEDEF ALIYOR

Avukatlardan ilk olarak sözü, soruşturmanın bir numaralı sanığı olan Can Gürkan'ın avukatı aldı. Savunmasında Bilirkişi'yi ideolojik olmakla suçlayan avukat, Bilirkişi'nin adeta sanıklar aleyhine delil bulmak için araştırma yaptığını ileri sürdü.

İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı'nın avukatı Faruk Çalışkan da bilirkişileri, bilgi ve yeterliliğe sahip olmamakla suçladı. Bilirkişilerin olay yerini dahi görmeden tahmin niteliğinde bir rapor hazırladığını ileri süren Çalışkan, yargılamada da kendilerinden olmayanı ispat etmek üzerinden savunma yapılması istenildiğini söyledi.

Tutuklu sanık Maden Mühendisi Ertan Ersoy'un avukatı Zeki Çolakoğlu da teknik nezaretçi olan müvekkilinin ön bilirkişi raporu ile tutuklandığını belirtti.

Emniyet Teknikeri olan sanık Mehmet Ali Çelik'in avukatı Özdemir Avcı ise müvekkilinin Mehmet Efe'nin altında çalıştığını ve panoda yapılan işi takip etmekle sorumlu olduğunu ifade etti.

Maden mühendisleri sanıklar Yasin Kurnaz ve Hilmi Kazık'ın avukatı Murat Balcı ise maddi gerçeği ortaya çıkarması gereken mahkemenin, "kadercilik" anlayışı ile yargılama yapamayacağını kaydetti.

Sanıklardan Yalçın Erdoğan ve Fuat Ünal Aygün'ün avukatı Turgut Konyar, maden alanının çok geniş ve panolar arasında 10 km gibi bir mesafe olduğuna dikkat çekerek, bir panoda çalışan bir kişinin diğer panodaki durumdan haberinin olmasının imkansız olduğunu ifade etti. Yalçın Erdoğan'ın görevinin el sensörüyle gaz kontrolü yapmak olduğunu söyleyen Konyar, bilirkişilerin raporda sanıkları kendi görevleri dışındaki eksikliklerden sorumlu tutuğunu söyledi.

Söz alan diğer sanık avukatları da bilirkişi raporuna dair olan eleştirilerini dile getirdi. Avukatlar, yeni bir bilirkişi heyetinin oluşturularak madendeki kazanın yeniden araştırılması talebinde de bulundu.

Madende çalışan sanık TKİ mühendisleri Adem Ormanoğlu, Efkan Kurt ve Burhan Karabağ'ın avukatı Mahmut Yılmaz, müvekkillerinin kontrol mühendisi olduğunu belirterek, iddianamede kendilerine yöneltilen üretim problemleriyle ilgili hiçbir yetkilerinin olmadığını söyledi. Türkiye'de savcıların açtığı davaların yüzde 58'inin tutuklama ile sonuçlandığını belirten Yılmaz, bunun yetersiz bilirkişi raporlarından kaynaklı olduğunu iddia etti. Yılmaz daha önce iş kazası yaşanan hiçbir madende TKİ mühendislerinin yargılanmadığına dikkat çekerek, "Soma A.Ş. de dahil olmak üzere bir çok madende ölümlü kazalar yaşanmıştır ancak bunların hiçbirinde TKİ mühendisleri yargılanmamıştır. 301 kişi ölünce mi TKİ mühendisleri yargılanıyor. Sorumluluk sistemi kuranlardaysa dönemin Başbakanı ve Enerji Bakanı suçludur, yok bireysel hatalar söz konusu ise yine müvekkillerim suçlu değildir" diye konuştu.

Sanıklar Halil Sarı ve Mehmet Avcı'nın avukatı Uğur Zincir, faciaya ilişkin başlatılan soruşturma aşamasında yaşananları hatırlatarak, sanıkların sorgusu esnasında sanık müdafilerinin içeri alınmadığını söyledi. Olay yerine bilirkişi ve savcı tarafından gidilmediğini söyleyen Zincir, soruşturmalarda delillerin sıcağı sıcağına araştırılması gerektiğini, araştırılmadığında ise adil yargılama yapılamayacağını belirtti. Dönem itibariyle savcının medyanın baskısına maruz kaldığını iddia eden Zincir, müvekkilleri üzerindeki bütün suçlamaları reddetti.

Sanıklar Caner Uysal ve Nazmi Nesimioğulları'nın avukatı Erkan Yurt, madenlerin tüm ülkenin ortak geliri olduğunu ifade ederek, son dönemde yaşanan siyasi gelişmelerle birlikte gelen özelleştirmelerin madenler üzerindeki devlet denetimini zayıflattığını söyledi. Müvekkillerinin yalnızca üretimden sorumlu olduğunu söyleyen Yurt, iddianamede geçen diğer suçlamalar konusunda hiçbir yetkilerinin bulunmadığını kaydetti. Yine iddianamede geçen üretim zorlamasına ilişkin suçlamalara cevap veren Yurt, "Bilirkişilerin 1,5 milyon tonun üzerinde üretim yapıldığı şeklinde suçlamaları var. Sözleşmede 1,5 milyonun altında üretim yapılamaz diyor. Bir aykırılık söz konusu değildir" dedi.

Daha sonra savunma yapan madenci ailelerin avukatı Serhan Özbek ise, gelinen aşamada yargılama yönteminin bir sakıncalı olduğunu ifade ederek, sanıkların sorgu aşamasında aile avukatlarının soruları ile gerçeğin daha rahat ortaya çıkabileceğini ifade etti. Olayın ağırlığı ve delil yoğunluğu ortadayken mahkemeyi sabırla izleyen madenci yakınlarına bir şükran borçları olduğunu belirten Özbek, "Bilirkişi raporları ve maddi olgularla çelişen birçok beyan oldu. Ailelerimiz acılı olmalarına rağmen yüreklerine taş basarak mahkemeyi dinlediler" dedi.

'TBB VE MANİSA BAROSU BU OLAYDA NEREDE DURACAĞINI İYİ BİLMİŞTİR'

Mahkeme heyetine deneyimli avukatlar tarafından hazırlanan ve birçok akademisyenin onayından geçen maden faciası raporunu sunan Özek, mahkeme heyetine sonraki ara karardan sonraki duruşmaları Mayıs ayı içerisinde planlaması önerisinde bulundu. Sanık avukatlarının savunmalarında çeşitli sivil toplum örgütleri, barolar ve meslek odalarına yönelttikleri suçlamalara da cevap veren Özbek, "Facianın yaşandığı ilk günden itibaren Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve Manisa Barosu avukatları olayın içerisindedir. TBB ve Manisa Barosu insan hakları ihlallerinin tümünde olduğu gibi bu olayda da nerede duracağını iyi bilmiştir" dedi.

Sanık avukatlarının bilirkişiler için "İdeolojik yaklaşıyorlar" şeklindeki söylemlerine de değinen Özbek, "Bu sözle neyi kastettiklerini bilmiyoruz. Bu tarz davalarla ilgilenen biri olarak ben bir ideoloji biliyorum. O da 'düşük maliyet, yüksek kar' ideolojisidir. Sabotaj gibi fantastik olasılıklarla da zaten işimiz yoktur" diye konuştu. Bilirkişi ve savcılığın yaptığı incelemelerde bulunamayan ve geçtiğimiz duruşmalarda sanık avukatlarının elinde olduğu ortaya çıkan belgeleri ise delil olarak kabul etmeyeceklerini vurgulayan Özbek, bu tarz faciaların bir daha yaşanmaması için olayın ciddiyetine uygun bir yargı faaliyeti gösterilmesi gerektiğini söyledi.

Özbek'in ardından savunma yapan avukat Mehmet Erdem ise adil bir yargılama için dönemin bakanları Faruk Çelik ve Taner Yıldız ile MİGEM Genel Müdürü'nün de bir sonraki duruşmaya getirilerek tanık olarak dinlenmesini istedi.

Duruşma 24 Nisan Cuma gününe ertelendi. (ANF)