“Her seçim döneminde olduğu gibi siyasiler emeklileri hatırladılar. Ekranlarda, kürsülerde bizi konuşuyorlar” diyen Emekliler Dayanışma Sendikası yaptığı açıklamada “Yoksulluk en aşağılayıcı şiddettir” ifadelerine yer verdi.

Kadıköy İskele Meydanı’nda biraraya gelen Emekliler Dayanışma Sendikası üyeleri tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:

“Emekliler sisteme yük, emekli fonlarının sistemde yani kamuda kalması küreselleşmemizin önünde engel diyen Dünya Bankası’nın isteği ile 1994’te başlatılan ve mevcut on bir yasada değişiklik yapılarak 1 Ekim 2008'de çıkarılan Sosyal Güvenlik Reformu Yasası ile emeklilik ve sağlık haklarımıza el kondu.

1999’da SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin "aylık hesaplama sistemi" değiştirildi. 2000 yılından bu güne aylıklarda %68 kayıp oldu. Eşitler arasında adaletsizlik oldu. Emekliler "bu Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı" diyerek hukuka başvurduğunda, Çalışma Bakanı bunu kabul edemeyiz kuruma 36 milyar yük getirir dedi.

2005'te AKP Hükümeti IMF’ye sunduğu niyet mektubunda SGS’ne yapılan bütçe desteğini % 4.5’ten %1’e düşüreceğine söz verdi. Yasa teklifi 2007'de kabul edildi. Emeklilere Milli Gelirden pay verilmedi. Bütçe dışına çıkarıldı.

Bunlara uygun yapılan hesaplamalar sonucu sadece 2008’den 2013’e kadar emeklilerin dul ve yetimlerin 90 milyarı ödenmedi. Bunun 26 milyarı "muhtaç damgası" vurulan insanlara sosyal yardım adı ile dağıtıldı. 64 milyar lirasına el kondu.

Yine beş yüz bin dul ve yetimin aylığı kesildi. 258 bin dul kadına 250 lira (geçici) aylık bağladık diye reklam yapıldı.

SAĞLIK REFORMU ÖLDÜRÜYOR

Sağlıkta Dönüşüm Programı sağlık hakkımızı yok etti. Aylıkları artırma sözlerinin hiç biri sağlık sorunumuzu çözmeye yetmez. Sağlık hizmetinin her aşamasında ücret ödüyoruz ve bu sürekli zamlanıyor. Zamanında sağlık hizmeti alamıyoruz. Özelde hizmetler %200 zamlandı. Sağlık Bakanlığı, sağlığı "hastane, ilaç, teknoloji, hastalık" olarak tanımlıyor. Sağlık değil hastalık bakanlığı gibi. Sağlık sorunlarımızla baş edemiyoruz. Sağlık, kamu hizmetidir koruma ve dayanışma ile sağlanır. Ücretsiz güvenli ve erişilebilir sağlık hizmeti çalışırken bedelini ödediğimiz hakkımızdır. Sağlık hakkımızı geri istiyoruz.

SİYASİLERİN SEÇİM SÖZLERİ

Muhalefetin iki aylık ikramiye önerisine Başbakan kaynak yok dedi. İstenirse kaynak var.10 milyon 500 bin emeklinin ortalama aylığı 1100 lira. Yıllık iki ay ikramiye 23 milyar yüz milyon eder. Devletin lüks gayri menkul alımı ve kira giderlerine 30 milyar veriliyor. Savunma harcamalarından 2 milyar kısılsın. Polis ve asker harcamalarından 10 milyar kısılır. Lüks makam otomobillerinden kısılır. Bankalara, şirketlere vergi konulsun. Sosyal adalet varsa nüfusun % 14’e yakınını oluşturan emekliler için bu yapılabilir.

Başbakan, bin liranın altında aylık alan emeklinin aylığına 100 lira seyyanen zam yapacakmış. Bu SSK ve Bağ-Kur emeklisinin aylıklarını asgari ücrete yaklaştırabilir. Amaçta işçileri emeklileri asgari ücretle yaşamaya mahkum etmekti yeni bir şey değil. Emekli olup da ticaretle uğraşanlardan yapılan %15 kesintiyi %10 düşürecekmiş. Ticaretle uğraşmayan ama ücretli çalışmak zorunda olan emeklilerden yapılan ve geri dönüşü olmayan kesintiler devam edecek. Yine ayrımcılık yine ötekileştirme.

Sosyal Güvenlik Reformu yapılmasaydı en düşük SSK aylığı 1300 lira olacaktı. Şimdi 700 lira, gittikçe de azalıyor. İktidar SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin haklarını iade etse daha iyi olur. Yaşlı aylıklarını da 200 lira yapacaklarmış. 2011 yılında dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı yaşlı aylığı asgari ücret kadar olacak demişti ve unuttu. Yoksulluk sınırının 4 bin lirayı aştığı bir ekonomide bu sözler sorunlarımıza çözüm olmaz.

Sorunlarımızın çözümü sağlıklı toplumsal bir yaşamla mümkündür. Sağlıklı toplumsal bir yaşamın ön koşulları toplumsal adalet ve hakkaniyet, barış, sürekliliği olan kaynak kullanımı, gelir, barınma, gıda, stabil ekosistemdir.

Türkiye: Gelir adaletsizliğinde, (OECD)servetin en adaletsiz dağıtıldığı ikinci ülke.%10’luk kesimin serveti 14 yılda en hızlı yükselmiş dünyanın üçüncü ülkesi. Genç işsizler oranı %20, sigortasız çalışanlar %33, tarımda bu oran %81. 

Barınma, depremi bahane edip insanları yerinden eden kentsel dönüşüm, inşaat çılgınlığı, işçilerin kanı ile dikilen gökdelenlerde Avrupa birincisi. Gıda fiyatları 11 yılda dünyada %92 artarken bizde %172 oranında artmış. Mega proje çılgınlığı, HES'ler, altın madenleri, kömür termik santralleri, nükleer santraller, ekosistemi alt üst olmuş.

Barış bu topraklarda en çok ihtiyaç duyulan sözcük. Türkiye en çok silah alan ülkeler sıralamasında yedinci. İktidar her sorun güvenlik sorunu diyor ve şiddet uyguluyor. Türkiye'nin bu fotoğrafının değişmesi ile sorunlarımız çözülebilir.”