Başbakan Erdoğan: Bugünün dünyasında sendikacılık, kırmakla, dökmekle, eylemle, grevle özdeşleşen bir yapı asla sergileyemez. Onlar ideolojinin deli gömleğini giymiş zihniyetlerdir. Onlar cam, çerçeve, çevredeki esnafı, herkesi dilhun ettikleri zaman, kan gördükleri zaman rahatlayan zihniyetlerdir.

ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Karayolları Genel Müdürlüğü konferans salonunda düzenlenen Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN) 4. Olağan Genel Kurulu’na katıldı.

Yaptığı konuşmada MEMUR-SEN’in kamu sendikacılığı alanında kısa sürede örgütlenip, ciddi, ilkeli, kararlı ve tutarlı tavrıyla Türkiye’nin sivil toplum fotoğrafında kendisine çok önemli ve kalıcı bir yer edindiğini vurgulayan Erdoğan, üye sayısıyla en büyük memur konfederasyonu konumuna ulaşan MEMUR-SEN’i kutladı. Erdoğan, eski başkan Akif İnan’ı da rahmetle andı.

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: "12 Eylül halkoylamasında, MEMUR-SEN ailesi gerçekten örnek bir tavır sergiledi ve çok güçlü şekilde ’evet’ diyerek, demokrasi mücadelemize unutulmayacak bir destek sağladı. Bu vesileyle Sayın Başkan ve ekibine, tüm MEMUR-SEN mensuplarına, ileri demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, yeniden büyük Türkiye idealine ’evet’ dedikleri için burada bir kez daha teşekkür ediyorum.

Esasen, MEMUR-SEN’in halkoylamasına verdiği destek, sıradan bir ’evet’ demenin çok çok ötesinde anlamlar ifade ediyor. MEMUR-SEN, 12 Eylül’de ’evet’ diyerek, aslında, sendikal mücadelede yeni ve önemli bir damar açmıştır. Bu damar, hala soğuk savaş ikliminden çıkamamış, eylemleri ve kavramları geçmiş yüzyılda kalan ’ideolojik sendikal anlayış’lara karşı en güzel cevap olmuştur. Çünkü her yönüyle yeni bir Türkiye’ye, ’Yeniden Büyük Türkiye’ye doğru yürüyoruz. Böyle bir Türkiye’ye doğru emin adımlarla ilerlerken, sendikalar, ideolojik saplantıların artçısı değil, hak, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin öncüsü olmak durumundadırlar. Sendikalar, değişim ve dönüşümün önünde duvar ve bariyer değil, emeğin ve hakların çağdaş sözcüleri olmak zorundadırlar.

İşte MEMUR-SEN, bunu başaran örgütlerimizden biri olmuştur. MEMUR-SEN, yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz demokrasi, özgürlük ve insan hakları mücadelesinde, ortaya koyduğu tavır, takındığı tutum, verdiği tepkilerle gerçek bir sivil toplum örgütünün nasıl olması gerektiğini tüm Türkiye’ye göstermiştir. Diğer kuruluşlara da örnek olmuştur."

-"SENDİKACILIK, SALT ÜCRET PAZARLIĞI YAPMAK DEĞİLDİR"-


Kendisinin müzakere masasının her iki tarafında da bulunduğunu belirten Erdoğan, işçi olarak masanın bir tarafında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı esnasında da işveren olarak diğer tarafında bulunduğunu anlattı. Değişimin ve hızla değişen toplumun gerisinde kalan sendikal anlayışın ve aynı şekilde işveren anlayışının hiçbir değerinin kalmadığını dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki, sendikacılık, salt ücret pazarlığı yapmak değildir. Bugünün dünyasında sendikacılık, geçmişte olduğu gibi, kırmakla, dökmekle, eylemle, grevle özdeşleşen bir yapı asla sergileyemez. Elbette hak mücadelesi olacak... Ama hak mücadelesi, artık bir sınıf mücadelesi anlayışıyla değil, tüm ülkeyi, hatta tüm dünyayı kavrayan bir anlayışla, yeni bir yaklaşımla ortaya konmak zorundadır. Bu yaklaşımı geliştiremeyen sendikacılık anlayışının varlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Onun için sendikalar ve tüm sivil toplum örgütleri, antidemokratik süreçlerin malzemesi değil; demokrasinin, özgürlüklerin, katılımcılığın öncüsü olmalıdırlar.
Bir başbakan olarak ben veyahutta belediye başkanları olarak yerel yöneticiler aslında birer emanetçi konumundadırlar. Sizlerin emanetçisidir. Ellerindeki imkanlar sizin imkanlarınız. Eğer finansman yönetiminde buradaki yöneticiler başarılı olamıyorsa, başarılı olamaması halinde kamu idaresinin ne hale düşebileceğini geçmişte gördük. Aynı şekilde görmek durumuyla karşı karşıya kalırız. Buradaki anlayış, her zaman el ele vermek suretiyle hak ve özgürlükler noktasında, yaşam mücadelesi noktasındaki devamlılığı birlikte sergileyebilmektir.
Ben MEMUR-SEN’e de, MEMUR-SEN’le birlikte Türkiye’nin değişimine, dönüşümüne, özellikle de ileri demokrasi mücadelesine destek veren, omuz veren tüm sendika ve konfederasyonlara da burada teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum."

-"SİZLERİ İLGİLENDİREN DÜZENLEMELERDE, KATKILARINIZ, ELEŞTİRİLERİNİZ, ÖNERİ VE UYARILARINIZ ALINACAK"-

Yaptığı konuşmada, 12 Eylül’deki anayasa değişikliğinin, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren çok önemli düzenlemeler getirdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, özellikle çalışanlar ve kamu görevlilerini ilgilendiren düzenlemelerin çalışma hayatında adeta sessiz bir devrimin gerçekleşmesini sağladığını ifade etti.
Anayasa’nın 53. maddesinin değiştiğini ve kamu çalışanları için toplu sözleşme hakkı getirildiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması imkanı yine aynı anayasa değişikliğiyle mümkün hale geldi. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu oluşturularak, toplu sözleşmenin uyuşmazlıkla sonuçlanması halinde, bu kurulun kararlarının toplu sözleşme hükmünde olması sağlandı. Anayasa’nın 125. maddesinde değişiklik yapılarak, kamu görevlilerine verilen uyarma ve kınama cezalarına da yargı yolu açıldı.
Anayasa’nın 128. maddesinde yapılan değişiklikle kamu görevlilerinin mali haklarıyla ilgili olarak toplu sözleşme hükümlerinin uyum kanunları çıkmadan uygulanacağı hüküm altına alındı. Anayasa’nın 74. maddesinde yapılan düzenlemeyle süreç içerisinde kamu görevlileri ve temsilcisi olan sendikalar açısından da önemli işlevler görecek Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturuldu. Anayasa’nın 166. maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle katılımcı demokrasi açısından önemli işlevler görecek olan Ekonomik ve Sosyal Konsey, anayasal kurum haline getirildi."

-"1 MAYIS’I SOSYAL DEMOKRATLAR NEDEN BAYRAM İLAN EDEMEDİ?"-

Kamu görevlilerini yakından ilgilendiren bir düzenlemenin de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru imkanının getirilmesi olduğunu belirten Erdoğan, bu değişikliğin, başta sendikalar olmak üzere sivil toplum kuruluşlarına, kendi alanlarıyla ilgili yasal düzenlemeler hakkında Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan başvurma hakkının zeminini oluşturacağını söyledi. Erdoğan, "Böylece Avrupa yollarına benim ne vatandaşım ne de tüzel kişiler düşmeyecek" dedi.

TBMM’nin, 12 Eylül’deki değişikliğin hemen ardından yasal düzenlemeler için hazırlıklara başladığını ve uyum yasalarını peyderpey çıkarttığına işaret eden Erdoğan, bazı düzenlemelerin de hayata geçirildiğini anlattı. Gelecek dönemde bu çalışmaların devam edeceğini bildiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Özellikle sizleri ilgilendiren düzenlemelerde, katkılarınız, eleştirileriniz, öneri ve uyarılarınız alınacak ve bunlar yasa çalışmalarına azami ölçüde yansıtılacak. Bundan da endişeniz olmasın. Bu noktada hiçbir çekincemiz, hiçbir tereddütümüz ve kompleksimiz yok...

Biz, 8.5 yıl boyunca diyalog, uzlaşma ve istişareyi, politikalarımızın şekillenmesinde en hayati mekanizmalar olarak gördük. 1 Mayıs’ı biz bayram ilan ettik. Bizden öncekiler, sosyal demokratlar, şunlar, bunlar niçin ilan edemediler? Yapsaydılar... Hani onlar işçi dostuydu, emekten yanaydılar... Niye bunlar yapamadılar, niye bunlar Taksim’in yolunu açamadılar? Bunu biz başardık. O yolu biz açtık. Bu noktada rahat edebildik. Peki şu anda bazı sendikalar bunun kadrini kıymetini bilebiliyorlar mı? Bilmiyorlar. Bilmedikleri gibi hakarete de yine aynı şekilde devam ediyorlar. Niye? Onlar ideolojinin deli gömleğini giymiş zihniyetlerdir. Onlar cam, çerçeve, çevredeki esnafı, herkesi dilhun ettikleri zaman, kan gördükleri zaman rahatlayan zihniyetlerdir. Hep bunu gördük...

Türkiye’nin elde ettiği başarılar, oluşan diyalog ve uzlaşma zemininin, istişare kültürünün bir neticesidir ve biz bunu aynı şekilde devam ettireceğiz. Biz bunların hepsini masaya çağırdık, hepsiyle birçok konuda görüşmeler yaptık ama birçok zaman hep masayı bırakıp gitmişlerdir. Mesele masayı bırakıp gitmek değil, masada netice almaktır. Masayı bırakıp gittiğiniz zaman bize bir şey kaybettirmezsiniz. Bize düşen sadece hayırlı olsun demektir, güle güle... Başka bir şey demeyiz. Biz masada olanlarla yolumuza devam ederiz."

RADİKAL