Emekliler Dayanışma Sendikası Genel Merkez Yönetim Kurulu 16 Nisan 2017 tarihinde yapılacak referandumla ilgili düşüncelerini paylaştı. İlgili açıklama şöyle:

16 Nisan Sandığı ve Emekliler Yaşlılar

İçeride, dışarıda Devletin ciddiyetini sarsan, toplumsal değerleri hızla çürüten. İnsanları ötekileştirerek kutuplaştıran. Toplumsal barışı ve geleceği tehdit eden ivedilikle çözülmesi gereken ekonomik sosyal sorunlar varken, toplumun önüne “başkanlık sistemi istiyorum evet diyeceksiniz” diyerek 16 Nisan Sandığı konuyor.

On beş yıldır İktidar olanlar insan hak ve hukukunu, özgürlükleri, demokrasiyi yok saymaya devam ediyor. Kendine uygun anayasa siparişi verir gibi anayasayı, parlamenter sistemi kendi aykırılıklarına ve uyumsuzluğuna uygun hale getirmek istiyor. Devletin tüm olanaklarını kullanarak, tehdit ve korku salarak, “hayır’lara şans tanımayan bir “evet kampanyası” yürütüyor.

Nesnel tartışmaların yapılabildiği bir ülke olmaktan çoktan çıkarılmış Türkiye’de anayasa değişikliğinin içeriği tartışılamıyor, gerçeklerin anlatılması engelleniyor. Referandum kurallarına uymayan bir süreç yaşatılıyor.

Demokrasiyi eşitliği, adaleti, özgürlüğü ihlal etmekte sınır tanımayarak otoriter bir yönetim biçimini anayasal hale getirmek isteyenlere, Ülkemizin ve toplumsal yaşamımızın güvenliği için hayır demek insanlık görevidir.

Bizler, dünün çalışanları bugünün emeklileriyiz. Bugüne kadar üretilen tüm değer ve hizmetler, biriken sermaye bizim emeğimizin ürünüdür. Ülkenin dört bir yanında, yasaların belirlediği koşullarda çalışarak gereğini yerine getirdik ve emekli olduk. Ekonomik güvencemizi sağlayacak kadar aylık ve ihtiyacımız kadar ücretsiz, güvenli, erişilebilir sağlık hizmeti hakkı kazandık. Uygulanan ekonomik sosyal politikalarla hukukumuz çiğnendi, haklarımız yok sayıldı. Ekonomik sosyal yaşamın dışına atıldık. Bizler yoksullaştık, yoksulluk toplumsallaştı.

İçinde bulunduğumuz dönemin sorunları bu anlayış ve yöntemle anayasa değiştirerek asla çözülemez. Sorunların çözümünden söz etmeyen anayasa değişiklik maddeleri savaş kararı alan, meclisi fesih eden, yargıya hükmeden, geleceğimizi teslim alan bir başkanlık rejimini içeriyor. Sorunlarımızın ekonomik politik kaynağı olan böyle bir devlet yönetim biçiminde yaşamak istiyoruz diyemeyiz.

Bizi yok saysanız da biz varız diyerek. Çaresizliğimizi tüketmek umudumuzu yeşertmek için mücadeleye başladığımız Emekliler Dayanışma Sendikası olarak:

.*Sosyal Güvenlik Reformu adı altında emekli aylığı hesaplama esas ve yöntemlerini değiştirerek hukukumuzu çiğneyen, kazanılmış haklarımızı yok sayan emekli aylıklarını enflasyon hesaplarına bağlayarak ekonomik güvencemizi piyasa koşullarına terk eden, bizleri yoksullaştıran. Emeğimizi inkar ederek “emekliler bütçeye yük” oluyor diyerek emekli aylığımızdan vergi almayı düşünenlere,

*Sağlıkta Dönüşüm Programı adı altında bedelini çalışırken ödediğimiz sağlık hakkımızı yok eden. Sağlık hizmetlerine sürekli zam yapan,15-16 kalemde ücret ödeten. Ayrıca emekli aylığımızdan sağlık primi kesmeyi düşünenlere,

*İşçilerin emeklilerin emekleri ile var edilen kamu varlıklarını özel sağlık sektörüne aktaran. Doktorları insan vücudundan para kazanan tüccarlar haline getirerek insan sağlığını piyasa koşullarına terk eden. Sağlık hizmeti sunan çalışanlarla hasta yakınlarını karşı karşıya getirerek şiddet ortamı yaratan. Sağlık Bakanlığının asli görevini terk ettirerek özel sağlık sektörünün komisyonculuğunu yapar hale getirenlere,

*Ulusal Sağlık Sistemi olan kamu sağlık sistemini yok eden. Yerine toplumsal ihtiyaçları değil karı esas alan, toplanan vergilerle değil sağlık primi katkı ve katılım payları ve hizmet alanların bedelini ödemesi şartına bağlanan, sağlığı hak olmaktan çıkaran Genel Sağlık Sigortasını ikame ederek, gençlerimizi borçlandıran, emeklileri işsiz çocukları için sağlık primi ödemek zorunda bırakanlara,

*Dünya Bankasının direktifi ile emeklilik primlerini sermaye fonlarına yatıran, toplumsal dayanışma ve paylaşma esasına dayalı Ulusal Emeklilik Sistemi olan kamu emekliliğini esnek güvencesiz kuralsız hale getirerek yok eden ve yerine devlet güvencesi olmayan, ekonomik güvenceyi, sağlık hakkını, dul ve yetim aylığı ile kuşaklararası dayanışmayı yok sayan bireysel emekliliği ikame eden. Sosyal Güvenlik Kurumunu kar eden ve özel sektöre kaynak aktaran şirkete dönüştürenlere,

*Kentlerimiz öğreten, biriktiren, ruhumuzu okşayan ve bunu kuşaktan kuşağa aktaracak bir yaşam olanı olması gerekirken, kentsel dönüşüm adı ile kentlerimizi sermaye birikimine hizmet eden şantiye alanlarına dönüştüren. Normal ülkeler toplumun fiziksel, ruhsal sağlığına hizmet eden “yaşlı dostu kentleri” konuşurken. Paylaşım ve bütünleşmeyi, kent hakkının eşit dağılımını engelleyen, kentleri emekliler yaşlılar için güvensiz hale getirenlere,

*Uluslararası yaşlı haklarını yok sayarak yaşlılığı hastalık olarak gören. Yaşlılara ekonomik güvence, sağlık ve bakım hizmeti sağlamayan. Devlet olarak sorumluluğunu yerine getirmeyen, yaşlılara aileleri baksın diyerek ailelerini çaresizliğe terk eden. Kamu kazanımlarını kullanarak "Yaşlılık Ekonomisi" yaratan ve yaşlılar üzerinden sermaye birikimi sağlayan yaşlılık politikalarına,

*Toplumun ihtiyaçları, üretim ve istihdam için kullanılmayan. İktidarın lüks tüketimi ve yatırımları için harcanan. Ülke ekonomisini zorlayan cari açıklara neden olan kredi borçlarının ve faizlerinin ödenmesi için Dünya Bankasının direktifleri ile çalışanlara zorla tasarruf yaptıran. Bireysel Emeklilik Sistemi aldatmacası ile çalışanlara kullanmadıkları kredilerin borcunu ödetenlere,

*İşçi sınıfının bir parçası olarak çalışma yaşamını esnek güvencesiz hale getirerek çalışanları köleleştiren. Toplumsal yaşamın ve yaşlılığın güvencesi olan emekliliği sağlayan Ulusal Emeklilik Sistemini yok eden. Sendikal hakları, özgürlükleri yok sayarak işçilerin, emeklilerin haksızlığa ve yoksulluğa karşı örgütlü mücadele özgürlüğünü engelleyenlere hayır diyoruz.

Mevlananın dediği gibi “Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme; çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.”

Emekliler Dayanışma Sendikası

Genel Merkez Yönetim Kurulu