Yunus Emre'nin resminin "para denen o çirkin şeyin" üzerine basılmasını eleştiren Sırrı Süreyya Önder yerden göğe kadar haklı. 12 Eylül darbesinin en karanlık günlerinde, herkesin önünde el pençe divan durduğu Doğramacı'ya, "Sizinle görüşmek istemiyorum. Çünkü üniversiteyi batırdınız." diyen ve uzattığı eli sıkmayan Cahit Arf Hocamız da, 10 liralıklar üzerinde aynı kaderi paylaşıyor. Gerçi, Cahit Arf'ın banknotlar üzerinde olmasının hoş çağrışımları da yok değil. Her şeyden önce, "para denen o çirkin şeyin" üzerinde bir "kuadratik formun Arf değişmezi"nin formülünün, "Arf(q)=..." biçiminde yazılışını görmek başlı başına heyecan verici. Banknotun arkasındaki formül adeta bir sanat eseri gibi duruyor. Çocukların, gençlerin o formüle bakıp, o formüldeki simgelerin büyüsüne kapılıp, bu da neyin nesi diye sorması ihtimali bile güzel. Tabi bir de, Cahit Arf'ın matematik bölümündeki odasının kapısından adını söktüren YÖK’ün ODTÜ'deki ilk rektörünün on liralık banknotu eline her alışında ne düşündüğü mevzuu var. Uzun lafın kısası, Cahit Arf gibi muhalif insanlar, para gibi bir çirkinliğe bile bir güzellik katabiliyor...

Cahit Arf, uluslararası düzeydeki matematikçiliğinin yanısıra, ODTÜ'nün o zor yıllarında faşizme karşı verilen mücadelede de kendi meşrebince çok büyük katkılar sunmuş bir bilim insanıydı. Öğrenci olaylarından - tıpkı bugünkü iktidar gibi - rahatsız olan askerler, ODTÜ'lü hocalar ile görüşmek istemiş. Görüşmede, askerlerden biri, kendilerinin de üniversitesi olduğunu, üniversitelerinde hiç bir disiplinsizlik olmadığını ve ODTÜ'de yaşananları anlamakta zorluk çektiklerini söyleyince, Cahit Arf, onlara öğrencilerine ne öğretilmesi gerektiğini bilip bilmediklerini sorar. Askerlerden "Elbette" yanıtını alınca şunları söyler: "Biz öğrenciye ne öğreteceğimizi tam olarak bilmiyoruz. Daha doğrusu emin değiliz. Öğreteceğimiz her şeyden emin olsaydık o zaman orası üniversite olmazdı. Üniversiteler gerçeklerin tartışılarak arandığı kurumlardır. Tartışmaların olduğu yerde sorunlar çıkabilir." (Bkz. Mucize Özünal’ın Cahit Arf’ın hayatını anlattığı “Kara Cümle” romanı, sayfa 104, Tudem 2003).

Basın açıklaması yapmak istedikleri için sokaklarda tekmelenen, şiddete maruz kalan, bebeğini kaybeden, akılalmaz cezalarla yargılanan, delilsiz suçlamalarla yıllarca hapiste tutulan üniversite öğrencilerini gördükçe Cahit Arf’ın bu veciz üniversite tanımını hatırlamamak mümkün değil. Bu tanım, üniversiteyi her türlü dogmatizmin baskısından ve vesayetten özerk kılmaya çalışan özgürlükçü bir anlayışı içeriyor. Bu özerkliğin yaratacağı özgür tartışma ortamı, bunun çıkarabileceği sorunlarla yüzleşebilme cüreti ve öğrencilerin bu tartışma ortamında gerek bireysel gerek örgütlü olarak var olabilmeleri üniversiter hayatın vazgeçilmezleri... Ve elbette ki öğrencilerin ve akademisyenlerin hata yapma hakkı da... Cahit Arf, en zorlu zamanlarda dahi, öğrencilerle benzer fikirlere sahip olsa da, olmasa da onların taleplerini ve tepkilerini anlamaya çalışmış, “tartışmaların olduğu yerlerde sorunlar çıkabileceğini” özellikle vurgulamıştı.

Bir yanda Cahit Arf gibi özgürlükçü bilim insanları, diğer yanda ise disiplinle üniversitenin hizaya getirilebileceğini sanan darbecilerin otoriter diliyle, muhalif öğrencileri patalojik ve hasta olarak niteleyenler, parasız eğitimi savunan öğrencileri bedavacılıkla suçlayanlar, polis şiddetiyle bebeğini kaybeden öğrenciye “hamile halinle eylemde ne işin vardı” diye soranlar. “Neoliberal/muhafazakar despotlar” olarak sınıflandırılabilecek bu tür yazarlar, aslında darbecilerle aynı zihniyet dünyasını paylaşıyor ve hepsinin de ortak özelliği dünyaya ilişkin tasavvurlarına meydan okunmasından rahatsız olmaları. Onlar istiyor ki kimse onların serbest piyasa düzenine övgüler düzen fikirlerine karşı çıkmasın, köşelerinden serbest piyasanın nimetlerini sürekli topluma tebliğ etsinler. Fakat, en azından şunu kabul etmek zorundalar, üniversitenin özgür düşünceden başka kutsalı yoktur, üniversitede her şey tartışılır ve eleştirilir. Bu tartışma ve eleştiri elbette çeşitli biçimlerdeki şiddet içermeyen protestoyu da içerir ve üniversite ancak askeri vesayete de, muhafazakar vesayete de, neoliberal vesayete de teslim olmayarak var olur.