Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları koydu
Edip Cansever / Masa da Masaymış Ha
                                                                                                         
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hükümet ve muhalefet liderlerini Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na davet etti. HDP dışında.. Muhtemelen bu toplantıdan geriye hafızalarda uzun süre kalacak tek şey toplantıya dair basınla paylaşılan fotoğrafta ısrarla görüş alanının dışında tutulmaya çalışılan o boş sandalye olacaktır. O boş tutulan sandalyenin, HDP’yi ve HDP üzerinden Kürtleri ve Türkiye’nin yok sayılan “öteki” kesimlerinin devletçi anlayışın nazarındaki yerini yansıttığını söyleyebiliriz.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’de  yeni bir rejim inşa etmek istediği bir sır değil. Kaldı ki, darbe girişiminden sonra arkasına aldığı sokak desteğinin Cumhurbaşkanı’nın elini çok daha güçlendirdiği ortadayken.. Cumhurbaşkanı’nın, Saray’da muhalefet liderleri ile yaptığı toplantı ile “toplumsal uzlaşı” görüntüsü vermek istediği anlaşılıyor. Fakat, HDP’nin bu toplantıdan dışlanıp, davet edilmemesi oluşturulmak istenen bu “uzlaşı” görüntüsünü yumurtasız omlet yapmaya dönüştürdüğü açık.
 
BOŞ SANDALYENİN FENOMENİ
 
Cumhurbaşkanı’nın, İkinci Yeni şairlerinden Edip Cansever’in Masa Da Masaymış Ha adlı şiirinin betimlemelerinde bahsettiği adam gibi; kimi seviyorsa, kimi sevmiyorsa masaya onları koydu. Kürtler ve HDP’nin temsil ettiği kesimleri ise sevmek ya da sevmemek yerine boş bir sandalye ile sembolize ederek bu kesimleri koca bir boşluk olarak görmeyi yeğledi. Çünkü o boşluk, ülkede istediği gibi dolduramadığı tek boşluktu..
 
Geçen günler içinde Cumhurbaşkanı’nın damadı ve aynı zamanda Enerji Bakanı olan Berat Albayrak, 28 Aralık 2011’de devlet güçlerine ait savaş uçaklarının 34 kişiyi öldürdüğü Roboski Katliamı’nın yeniden ele alınabileceğini açıkladı. Hatırlatmakta fayda var ki, Roboski Katliamı, AKP döneminde yaşanmış ve Kürtler arasında parti-inanç-ideoloji  çelişkilerinden bağımsız olarak ortak bir karşı reaksiyonun gösterildiği nadir olaylardan biridir.

Hatta, en önemlisidir denilebilir. Roboski Katliamı’nın yeniden ele alınacağına dair bu küçük spekülasyon bile, HDP’nin, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki toplantıya çağrılmaması, OHAL’in Kürt şehirlerinde en sert şekilde işletilmesine karşı bir argüman olarak kullanılmak isteneceğine delalettir: Biraz daha açacak olursak, bugünlerde, ortaya atılan “Roboski Katliamı yeniden ele alınacak” haberleri, bölgedeki AKP siyasetçilerine yönelik, devlet eliyle oluşan sosyolojik ve ekonomik yıkımlar karşısında politika ve argüman üretememelerine karşı bir “can simidi” amacı da taşıyor olabilir. İlerleyen zamanlarda bu durum daha da netleşecektir.

Roboski Katliamı’nın ilk günlerinde dönemin başbakanı olan Erdoğan; “Uludere, Ankara’nın dehlizlerinde kaybolmayacak” diyordu. Ama hakikatin hiç de öyle olmadığı dönemin Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın katliam bölgesindeki kolluk güçlerini ziyaret etmesi, kahraman edasıyla hepsine birer birer sarılması ve katliamda birinci dereceden sorumluluğu bulunan komutanların terfi ettirilmesi ile anlaşıldı. Sonrasında Roboski Katliamı’na dair takipsizlik kararı verildiğini de hatırlamakta fayda var.
 
Ezcümle, Türkiye’de, hükümet ve medya eliyle yayılan Kürt ve HDP nefreti Türk toplumunda kabul gördükçe, Kürtlere ve HDP’ye yapılan ırkçı saldırılar cezasızlıkla ödüllendirildikçe, bu nefret “masasında” AKP iktidarı daha çok ekmek yer. HDP’nin, ki TBMM’nin 3. büyük partisidir, “toplumsal uzlaşı” için Cumhurbaşkanınca dışlanması karşısında demokrasinin en fazla estetize edildiği bu zamanda bile, bilhassa Türk toplumunda derin bir sessizlikle onaylanıyor olması ülkeyi Edip Cansever’in “masa”sına döndürdü.

Şöyle diyordu Edip Cansever şiirinin sonunda:

Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.