Hayat bize şunu gösterdi ki; bazılarının önünde, bazılarının ise ancak arkasından konuşabiliriz.

Bunu korkaklık ya da cesaretle ilgili bir şey olmadığını bilmelisiniz.

“Hadi ordan!” dediğinizi duyar gibiyim.

Ama bunu sizde söylersiniz eminim ki çoğu zaman: “En cesaretli kişiler kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlardır, ya da aptallar.”

Gücümüzün yettiğine, arkasından olduğu gibi önünde de sayar söveriz; bunda hemfikiriz. 

Ancak gücümüzün yetmediğine gelince…

İktidarın tüm gücünü arkasına alarak (ki bunlar, amcalar, dayıoğlular, hala çocukları, abiler, kardeşler, aşiret ya da işin içinde en zoru devlet de olabilir) göç gösterisi yapmak, gürlemek kolaydır.

Şimdi düşünün: A devlet olsun, ay da B devlet,  ya da T devlet, siz istediğiniz devleti hayalinizde canlandırabilirsiniz, bu tamamen sizin zihniniz.

Diyelim ki siz bu A devletin içinde yaşıyorsunuz ya da T devletin (devlet dediğime bakmayın, bu bir aile olabileceği gibi, denizlerde mahsur kalmış bir gemi de olabilir) ve bu devletin başındaki kişi ya da kişiler, hem de en tepedekiler size her türlü haksızlığı ve hakareti yapıyor. Daha doğrusu size her türlü zorbalığı reva görüyor. Sonuçta siz bu zorbaların başında olduğu devletin içinde sade bir vatandaşsızın, hepsi bu kadar. Başka bir devletin de vatandaşı olabilirdiniz, şansa bak. Ve hiçbir şekilde hakkınızı alamıyorsunuz. Çünkü bu devletin asker ve polis gücü olduğu gibi mahkemeler de bu zorba ya da zorbaların emriyle hareket ediyor, onlardan habersiz nefes bile alamıyorlar.

Şimdi düşünün: “Siz bu zorbanın ya da zorbaların önünde konuştuğunuz takdirde, yani hakkınız olanı istediğinizde hapishaneye girmekle kalmaz, çocuklarınızla birlikte açlığa da mahkûm bırakılacaksınız.”

Kendimi açlıktan ölürken düşünebilirim belki; ama çocuklarımı, inanın ki düşünemiyorum, düşünmek istemiyorum, siz düşünebiliyor musunuz peki, hem de 21. yüzyılda. 

Evet biliyorum, bu zorba ya da bu zorbaların yerini alacak başka zorbalar olduğu sürece çocuklarımız, torunlarımız ve hatta torunlarımızın torunları da bu eziyetleri yaşayacak.

Söylemesi kolay tabii…

Ama zorba ya da zorbalar durmadan sizi açlıkla tehdit ediyor. Üstelik giyotini gözünüzün içine soka soka bunu yapıyor. Sepete düşen kesik başlara sürekli tanık oluyorsunuz.

Bir günlük açlık kolay.

Evet, haklısınız oruçla pratik yapmışlığım da yok.

Ayrıca bir aylık orucu bu zorba ya da zorbalar da tutabilir, hem de benden sizden daha iyi.

Ama mesele bir günlük aç kalmak meselesi değil ki.

Siz bu devletin başındaki kişi ya da kişilerin arkasından konuşmayacaksınız da ne yapacaksınız?

Bu zorba ya da zorbaların önünde konuşamayacak kadar kaybedeceği çok şeyi varsa bu sade vatandaşın, içten içe patlasın mı, istediğiniz gerçekten bu mu yani?

Bu kadar da insafsız olmamalısınız.

Elbette düz sayacaktır, arkalarından, hem de ne sayma. Offf! Offf!

_______

Not: Bu yazı Don Quijote’un, pardon, Herodot’un ‘Aptalları Yöneten Zorbalar’ öyküsünden esinlenmiştir.