Geçmişte yaşamış gerçek kişilere ve olaylara dayanan kurgular yazarken bir romancının sınırsız mıdır özgürlüğü?

İrlanda edebiyatının yaşayan en büyük yazarı olarak nitelenen Colm Toibinin “Meryem’in Tanıklığı” isimli romanının protestan kilisesinde pastörlük yapan bir Hristiyan olarak bende başlattığı bir sorgulama bu. Muhtemelen edebi çevrelerde daha önce yaşanmış bir tartışma. Tarihsel bir kişiliğin yaşamıyla ilgili kurgulamalar yaparken karakterin özünü dönüştürme hatta belki de yeni karakter yaratma özgürlüğü var mıdır romancının?

İncil’de İsa’nın öğrencileri kadar değinilmeyen bir kişi olmasına rağmen bilhassa katolik ve Ortodoks mezheplerinde en yüksek kutsiyet atfedilen bir karakter Meryem.

Öyle ki katolik kilisesi protestan ve ortodoks mezhebinden bağımsız olarak Meryem’i özgün günahın etkisinin dışında olan yani günahsız insan ilan etmiştir.

İşte katolik İrlanda’nın en popüler yazarı bu kutsal kadın le ilgili kurmacasında onu tüm kutsallığından sıyırıp bütün isyankarlığıyla İncil’in anlattığına uymayan bir yürek resmediyor.

İncil’in iddiasına göre Babasız bir çocuk dünyaya getirerek dünya tarihinde sadece bir defa tanık olabileceğimiz bir mucizeye muhatap olan ve en yoğun biçimde Tanrısal esinle dolu bu kadın düşük karakterli insan tavrı ile karşımızda.

Evli yada aşık İsa gibi isyankar Meryem de insanlara çekici gelebiliyor. Belki bazı inanışlar artık klişe kalıyor birçokları için ve yenilikler heyecan yaratıyor. Belki daha ulaşılabilir daha kendilerinden bi şeyler buluyorlar insanlar. Evet mükemmel olmayan Meryem bizim gibi zayıf ve daha çekici. Bu anlamda romanın bir özgünlüğü var. Bazen yazar egosu da yeni bi şeyler yaratma heyecanıyla tutuşuyor.

Zaten kitabın tam çevirisi de “Meryemin İncili” anlamına geliyor.

 Belki özgün bir çalışma olarak görüldüğünden ya da belki de yüksek edebi değer arz ettiği için birçok eleştirmenin methiyeler düzdüğü bu romanın yazarı İncil’de geçen bir karakterle ilgili hayal gücünü kullanırken uhrevi esininin insan karakterine olan pozitif etkisini nasıl görmezden gelir?

İnsanlar içerisinde zaten parlayan bir ahlak kalitesi bulunan bu insanın bir de üstüne yeryüzünde bir insanın hissedebileceği en yüksek moral güç olan Tanrı’nın iyileştirici vahyine muhatap olduktan sonra yaratıcısını üzecek bir insan tavrı sergilemesi çelişki değil mi?

Bu noktada belki birçoğumuz Meryem’in mağduriyet tavrının neden bir acz olduğunu sorabilir bana? Cevabım evet, kitaptaki Meryem davranışı Hristiyan teolojisi için ciddi sorun arz ediyor. Çünkü Tanrı’ya içten içe bir sitem var. Zaten çelişki de burada, Tanrı esini ile beslenip Tanrıya karşı bir duruş..

Bu konuyla ilgili bunun bir tarih kitabı yahut bir akademik bir çalışma olmadığını ve dolayısıyla kesin doğrular üzerinden yürümek gibi bir zorunluluğunun olmadığını kabul etmekle birlikte İncil anlatısından farklı bir Meryem kurgusu yaratmak roman açısından da sorunlu değil mi? En azından inandırıcılık açısından. Neticede İncil olmazsa biz böyle birini tanıyor olmayacaktık.

Geçmişte yaşamış gerçek kişiliklere dayanan kurgular oluştururken yazar bu kişiliklerin öz yapısından bağımsız hikayeler yaratamaz. Bu kişilikler uhrevi referanslıysalar o zaman onların bu özyapısını şekillendiren Tanrı esininin bu kişilerin hayatlarındaki etkilerini yok sayamaz.

Bu Romanı edebi niteliğine göre değerlendirecek donanıma sahip değilim. Ancak dünyevi bakış açısıyla Meryem’in mağduriyetini anlatarak evet belki okuyucu gözünde bir çekiciliği olsa da inandırıcı bulmadım.

Tarihi kişiliklere yepyeni giysiler giydirerek onları farklı göstermek de klişe bir yazım şekli olmaya başladı. Bu roman ben de böyle bir sorgulama ve itiraz yarattı.