Çinli bilim insanları bir foton parçacığını yerden, 1400 kilometre uzaklıktaki yörüngede bulunan bir uyduya "ışınladıklarını" açıkladı.

Ancak bu ışınlanma, bilimkurgu filmlerinin ve kitaplarının çağrıştırdığı ‘ışınlanma’ değil, tek bir parçacığın gönderilmesi.

Işınlanma bir noktadan bir noktaya bir şeyin kendisinin değil de, bir halinin gönderilmesi.

Bazı fizikçiler faks makinesi örneğini veriyor. Faks makineleri, kağıdı değil ama bir parça kağıttaki işaretleri dair bilgileri yolluyor. Alıcı faks makinesi bilgiyi alıyor ve bu durumda zaten kağıt formundaki ham maddeye bilgileri işliyor.

Ama bu durum, Uzay Yolu'nda gördüğümüz gibi bir insanların A noktasından B noktasına hemen ışınlanması olarak algılanmamalı.

Bunun yerine, kuantum dolaşıklığı diye bilinen bir olaydan faydalanılıyor.

KUANTUM DOLAŞIKLIĞI NEDİR?

Bu olay, iki parçacığın aynı yerde ve zamanda yaratıldığı ve aslında aynı varlığa sahip oldukları durumlarda görülüyor.

Dolaşıklık daha sonra fotonlar ayrıldığında bile devam ediyor. Bu da, bir foton değiştiğinde, başka bir mekandaki diğer fotonun da aynı şekilde değişmesi anlamına geliyor.

Bristol Üniversitesi'nden Prof. Sandu Popescu, 1990'lardan bu yana kuantum dolaşıklığı üzerinde çalışıyor.

"O zamanlar da insanların aklına Uzay Yolu geliyordu. Ama biz tek bir parçacağın gönderilmesinden bahsediyoruz, bir insanı oluşturan milyarlarca ve milyarlarca partikülün gönderilmesinden değil" diyor.

İki dolaşık parçacığımıza geri dönelim. Eğer üçüncü bir parçacık, ilk dolaşık parçacıkla etkileşime girerse bu değişim ikizi olan parçacıkta da görülüyor.

Yani, ikiz parçacıklar üçüncü parçacıkla ilgili bilgiye sahip oluyor ve uygulamada varlığını ele geçiriyor.

İki dolaşık parçacık arasında uzun mesafeli bağ yaratabilmek mümkün değildi çünkü dolaşık bir parçacık özümsenmeden önce bir fiber-optik kanalda 150 kilometre gidebiliyor.

Araştırmacılar uzun süredir, fotonlar uzayda çok daha kolay seyahat edebildiği için uydu bağlantısının sunabileceği potansiyel üzerinde çalışıyordu, ancak dünyanın atmosferinden çıkışları zorluk yarattı, çünkü değişen atmosfer koşulları parçacıkları yoldan çıkartabiliyordu.

Tibet'teki bir laboratuarda saniyede dört bin kuantum dolaşık parçacık yarattılar ve parçacıkların eşini bir ışık huzmesiyle Micius uydusuna yolladılar.

Micius uydusunda yerden atılan tekil fotonların durumunu tespit edebilecek hassas bir foton alıcısı bulunuyordu. Araştırmalarıyla ilgili yazdıkları rapora göre bu "ilk güvenilir ve ultra uzun mesafeli kuantum ışınlanmasıydı."

'KORSANLARIN ERİŞEMEYECĞİ SİSTEMLER KURMAK'

Kuantum ışınlamasının bu aşamadaki en büyük amacı, korsanların erişemeyeceği iletişim sistemleri kurabilmek.

Profesör Popescu "Doğa yasaları koruma sağlıyor. Eğer birisi bilgiye erişmeye çalışırsa, tespit edebilirsiniz, çünkü bir kuantum sistemini her gözlemlemeye çalıştığınızda düzeni bozarsınız" diyor.

Çin'in Jinan kentinde kuantum teknolojisine dayalı bir şebeke çalışmalarına başlandı. Pekin ve Şangay'ı, kuantum sinyalinin her 100 kilometrede bir ölçülüp yeniden yollandığı "güvenli düğümlerle" birbirine bağlama çalışmaları da sürüyor.

Oxford Üniversitesi'nden Ian Walmsley kuantum şebekesinin hassas mali ve seçim bilgilerinin aktarımında kullanılabileceğini söylüyor.

Walmsley ayrıca "Hala aşılması gereken çok önemli engeller var. Ancak dönüştüren değişim de böyle başlar" diyor.

(Kaynak: BBC)