Günümüzde Antikythera düzeneği olarak adlandırılan mekanizma, 1900 yılında sünger dalışçıları tarafından Antikythera batığında bulunmuş ve 1902’de içerisindeki çarklı düzeneği inceleyen arkeolog Valerios Stais tarafından astronomik bir saat olarak yorumlanmıştı.

Dönemin yaygın kanısı ise, böylesine komplike bir düzeneğin gemi enkazındaki 2000 yıllık heykellerden ya da mücevherattan çok daha sonra oraya ulaştığı yönündeydi. Öyle ki, bu sansasyonel mekanizmanın 1500 yıldan önce var olması mümkün görünmüyordu.

1951 yılında Britanyalı bilim tarihçisi Derek J. de Solla Price, bulgunun üzerinde detaylı bir çalışma başlattı ve 23 yılın ardından mekanizmanın MÖ. 150 ila 100 yılları arasında Yunanistan’da geliştirilmiş bir aygıt olduğuna karar verdi. Nükleer fizikçi Charalambos Karakalos ile yürüttükleri ortak çalışma, X-ray ve gama ışınlarından elde edilen görüntülerden yola çıkarak düzeneğin bir tür analog bilgisayar olabileceğini savunuyordu. Araştırmada, bronz dişlilerin düzeneğin üzerindeki ibreleri hareket ettiren bir çevirme koluna bağlı olduğuna ve ay çevrimine* göre düzenlendiğine de yer verildi.

2009 yılından bu yana yürütülen çalışmalarda modern görüntüleme teknolojisi kullanılarak düzeneğin içerisindeki 30 dişli tespit edildi ve sanal bir model geliştirildi.

Parçaların uyum içinde çalıştığının anlaşılması, Antikythera düzeneğinin gezegenlerin konumunu ve tutulmaları tahmin edebildiğini de doğrulamış oldu. Düzeneğin üzerinde ayrıca Ay’ın evrelerini gösteren siyah ve beyaz taşlar bulunuyordu.

Geliştirilen sanal modelde, mekanik teknisyen ve tarihçi Michael T. Wright’ın çalışmasından da yararlanıldı. 2012 yılında ise, Antikythera Düzeneği Araştırma Projesi kapsamında çalışan Dr. Tony Freeth ve Prof. Alexander Jones kendi modellerini geliştirdi ve Wright’tan farklı olarak mekanizmanın dönemin astronomik teorileriyle şekillenen fenomenleri tahmin etmek için tasarlanmış olduğunu öne sürdü.
Apple şirketinden mühendis Andrew Carol, Legoları kullanarak düzeneğin işleyişini göstermek için çalışan bir örneğini de geliştirdi.

Haziran 2016’da uzmanlardan oluşan uluslararası bir ekip, düzeneğin üzerindeki eski Yunan dilinde yazılmış ‘talimatlardan’ elde ettikleri bilgileri paylaştı. Önceki tarihlerde metnin boyutları okunamayacak kadar küçük olduğu için yalnızca tahminler üzerinden hareket edilebiliyordu. Fakat ileri görüntüleme teknolojisi sayesinde şu an yaklaşık 35.000 karakter çözümlenmiş durumda.

Antikythera düzeneğinin çalışma prensibini açıklayan metin yeni teorileri de beraberinde getirdi: Metin, yaklaşan tutulmaları renklerle anlatıyor, bu da renklerin gizemli anlamları olabileceği fikrini akla getiriyor. İkinci teoride ise düzeneğin birden fazla kişi tarafından Rodos adasında geliştirilmiş olabileceği ve muhtemelen türünün tek örneği olmadığı savunuluyor. Görünen o ki, Antik Yunanlıların astronomik ve mekanik birikimleri hayal edebileceğimizin çok daha ötesindeydi.

KAYNAK: arkeofili