Aşık olduğunuz kişiyi gördüğünüzde kalbiniz muhtemelen hızla atmaya başlar, heyecanlanırsınız, avuçlarınız terler ve karnınızda tatlı bir sızı hissedersiniz.

Peki, karnınızda hissettiğiniz bu sızının ya da vücudunuzda hissettiğiniz bu değişimlerin sebebi nedir?

Ünlü bir filozof ve psikolog olan William James, 1884 yılında oldukça radikal bir hipotez sundu. Sağduyuya göre, şansız bir olay yaşadığımızda üzülüp ağlarız ve bir ayıyla karşılaştığımızda da korkup kaçarız. Ayrıca bir rakibimiz tarafından hakarete uğradığımızda sinirleniriz ve kavga ederiz.

Fakat James bu görüşü eleştiriyor. Bu tanımlamada, örneğin kaçma durumuna yol açan etmek korkmaktır. Yani, kaçmamız için gerekli olan zihinsel güdü korkmaktır. Ayrıca yine bu görüşten, kaçma hali olmadan da korkmanın gerçekleşebileceği çıkartılabilir.

James’e göre; neden sonuç ilişkisi olarak kurduğumuz bu durumların sıralaması aslında doğru değil (üzülmek-ağlamak, korkmak-kaçmak ve sinirlenmek-kavga etmek gibi). James’e göre, yalnızca fizyolojik nedenler güdüleyici olabilir.

Yani ağladığımız için kendimizi üzgün hissederiz, kavga ettiğimiz için sinirleniriz ya da titrediğimiz için korkarız. Ayrıca, yine James’in öne sürdüğüne göre; bu fizyolojik sonuçları ortaya çıkartan da duygunun bilincidir. Yani James’in kendi betimlemesiyle: ‘’Uyaran olgunun yarattığı algıyı takip eden bedensel değişimler ve ortaya çıkan bu değişimlerin hissedilmesi duygudur.‘’

Duygular ve vücudumuzdaki bu etkinin bağlantısının incelenmesi için, çok detaylı çalışmalar gerekiyor.

Journal of Neuroscience’da yayımlanan bir çalışmada, aslında tam olarak da bizim sorduğumuz soruya cevap aranmış.

Bilim insanları yaptıkları çalışmada, araştırmaya dahil olan katılımcılara rahatsız edici videolar izlettiler ve aynı zamanda da katılımcıların mide, kalp ve beyin aktivitelerini gözlemlediler. Videoların bir kısmı iğrenmeyi tetikleyecek açık ameliyat videolarından oluşuyordu.

İkinci set videolar ise, insanların yedikleri tiksindirici yiyeceklerle iğrenmeyi tetikliyordu. Bu iki grup video da, aynı duygu yoğunluğunun üretilmesine sebep oldu. Fakat bu videolara verilen vücut reaksiyonları farklıydı. Örneğin ameliyat videoları daha çok kalp atış hızını artırırken, tiksindirici yiyeceklerin yendiği videolar daha çok mide bulantısına sebep oldu.

Araştırmacılar katılımcıların beyinlerini incelediklerinde ise, iki grup videonun beyinde etkilediği bölgelerin birbirlerinden yalnızca çok az farklı olduğunun bulgularına ulaştılar. Bu küçük farklılıklar, vücut üzerinde oluşan etkinin değişmesiyle doğrudan ilişkili.

Daha da detaylandıracak olursak, iki tip video da izlenirken beynin ön kısmındaki insüler korteksin farklı ve belirli bölgeleri aktif hale getirdi. Bu deneylerin önermesine göre de; iç organlarımızın değişen durumları beynimizde anlık olarak/an ve an gözlemlenebilir.

Fakat hala bu açıklamalar sorumuzun cevabı değil. Yani ‘’Yumurta mı tavuktan yoksa tavuk mu yumurtadan çıkar’’ sorusunun benzeri, ‘’Beynin aktivesi mi vücuttaki değişiklikleri oluşturuyor yoksa vücuttaki değişiklikler mi duyguyu ve beyin aktivitesini oluşturuyor?’’

Ya da diğer bir soru; beyin ve vücut arasındaki bir geri besleme mekanizması mı duygularımızı oluşturuyor olabilir mi? Belki de bu durum, bazen duygularımızın kontrolden çıkmasının bir açıklamasıdır.

Aslında yukarıda sorulan sorunun çevresinde verdiğimiz bilgiler, duyguların kontrol edilebilmesi açısından da bir ipucu verebilir. Karanlıkta ıslık çalmak, duygusal bir şiir okumaktan daha faydalı olabilir; ıslık çalmanın yaratacağı etki, korkunun vücut üzerindeki göstergelerinin açığa çıkmasını engelleyebilir. Benzer şekilde ve hep önerildiği gibi, ona kadar saymak ve derin nefes almak panik ya da kızgınlık duygularının uzaklaşmasını sağlayabilir. James’in öne sürdüğü bu fikrin uygulaması için kendi hayatınızdan da birçok örnek bulabilirsiniz tabii ki.

Önemli bir sınavdan önce, aşık olduğumuz kişiyle karşılaştığımızda, bir haber beklediğimizde, ormanda yürüyüş yaparken bir ayıyla karşılaştığımızda kısacası bizi heyecanlandıracak her durumda midemizin içerisinde kelebekler uçtuğu hissine kapılabiliriz. Peki vücudumuzun içerisinde ne oluyor da böylesi bir hisse kapılıyoruz?

Tabii ki cevap kelebeklerle, midenizdeki ayaklanmış bakteriler ya da parazitlerle ilgili değil. Bu durum tamamen mide çevresinde meydana gelen kas kasılmalarının değişmesiyle ilgili.

Midemizde kelebekler uçuşması hissine kapılmamızın birçok sebebi olabilir fakat bunlar içinde en yaygın olanıstrestir. Ayıyla karşılaşmanın yarattığı negatif stres ya da hoşlanılan kişinin yanında yaşanılan pozitif stresolması fark etmez vücudumuz bütün pozitif ve negatif streslere benzer tepkiler verir.

Stres yaratan durum, beynin hipokampüs bölgesinde aktivasyona sebep olur. Hipokampüs, hipotalamushormon salgı bezine sinyal yollar. Bu sinyale cevap olarak hipotalamustan diğer bir salgı bezi olan hipofiz beziyle haberleşen CRH gibi belirli hormonlar salgılanır.

Daha sonra hipofiz bezi de kan içerisine ACTH gibi hormonları salgılayarak böbrek üstü bezlerine sinyal iletip stres hormonları salgılanmasını sağlar. Beyin ayrıca böbrek üstü bezleriyle sempatik sinir sistemi vasıtasıyla da haberleşip, hormon salgılanmasını sağlayabilir. Üç ana stres hormonu vardır:

Adrenalin

Noradrenalin

Kortizol

Bu hormonların vücut üzerinde birçok etkisi vardır. Bu etkiler, hayati tehlikemiz olan stresli durumlarla karşılaştığımızda hayatta kalma şansımızı artırır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, vücudumuz hayati tehlike yaratan stresli durumlar ile hayati tehlike yaratmayan stresli durumlar arasında ayrım yapmaz.

Stres hormonlarının vücudumuzda yarattığı etkilerden birisi, bağırsak kaslarına giden kanın yönünün kaçmak ya da savaşmak için kullanacağımız bölgelere doğru çevrilmesidir. Çünkü bir kaplandan ya da ayıdan kaçmanız gereken durumda, acil ve kuvvetli olarak kullanmanız gereken kaslarınız bağırsaklarınızda ya da midenizde değildir. Kanın bu bölgelerden yönlendirilmesi anındaki kan damarlarının hareketinden kaynaklı, karnınızda kelebekler uçtuğu hissine kapılabilirsiniz.

Bu his aynı zamanda bağırsak kaslarının stres hormonları tarafından etkilenmesinden de kaynaklanıyor olabilir. Çünkü bu bölgedeki kasların bazıları, kan damarlarının büzülmesinde görevli kaslar ile aynı yapıdadır yani düz kaslardır. Burada bir ek bilgi daha verelim; ”korkudan altına kaçırma” olayı da hem kanın yönünün değişmesinden hem de vücut biran önce ağırlıklarından kurtulup daha hızlı tehlike bölgesinden uzaklaşmayı hedeflediği için bir efsane değildir. Bu sebeple stresli durumlarda tuvaletinizin gelmesi normaldir.

Karında kelebekler uçuşması hali, sadece stres hormonlarından da kaynaklanmıyor olabilir. Stresli durumlarda vücudun mutluluk hormonu olarak da bilinen seratonin dengesi değişeceğinden, bağırsak kaslarının kasılma durumlarında değişiklik olabilir. Bu da aynı hissi yaratabilir.

(Kaynak: Fizikst)