Fabian Czerwinski’nin 'Einstein'ın siyasi yönelimi' ile ilgili yazısını Özkan’ın çevirisiyle sunuyoruz:

1905'de 26 yaşındaki patent memuru olan Albert Einstein, kendine özel olan rölativite teorisini yayınlar. Büyük Fizikçi hakkında okunacak çok şeyler var. Yalnız artık otorite karşıtı, anti-militarist ve anti-faşist olan Albert Einstein'a yaklaşmanın zamanı gelmiştir.

Alman hükümeti 2005 yılını 'Einstein yılı' olarak tanımladığını 19 Ocak'ta resmi olarak açıklamıştı. Albert Einstein’ın Alman bilimsel alanda bulunduğu yerini parlatmaları gerekiyordu. Almanya'nın araştırma alanındaki konumunu, onun araştırmacı ruhunu kullanarak motivasyon sağlamak mı istiyorlardı? Araştırmacıya saygı gösteriliyor ama eleştiren demokrata daha az, ki şu sözleri söyleyen de oydu: 'Bütün askeri görevleri sınırsız red ederdim ve arkadaşlarımın aynısını yapmasına ikna ederdim. Savaşın da hangi sebeplerden dolayı çıktığına bakmaksızın.'

Alber Einstein erken zamanlarda devletin eğitim ve yetiştirme kurumlardaki otoriteyle kötü deneyimler elde eder. Luitpold – Gymnasium'da (Almanya'daki liselerin en üstüdür. Üniversitelere, bu okuldan mezun olarak, Abitur alarak, girilir) yani lisedeki öğretmenleri 'çoğunlukla Teğmen karekterine dönenler' olarak görüyordu, 15 yaşındaki Einstein. Okulu bunun için yarıda bırakır ve İsviçre'de de Abitur olan, lise diplomasını alır. Gerçek alman teğmenlerden kaçmak ve onların askeri talimatlarından korktuğu için, zamanında Alman vatandaşlığından çıkar.

Böylece öncelikle vatansızdır. Ta ki 1902'de patent dairesinde işin gerekliliği için, İsviçre vatandaşlığına başvurana kadar. 1913'te Prusya Akademi bilimlerine atandığı zamanlarda İsviçreli kalmaya ısrar eder. (Prusya o dönem, Alman imparatorluğuna bağlı bir bölgeydi ve orda yaşayanlar Alman vatandaşı olmak zorundaydılar.) Onun için bağlı olduğu vatan ve vatandaşlık, rahat sürdürdüğü hayatında, pek önemli bir rol oynamazdı ve vatandaşlığı 'hayat sigortasına bağlı olan bir ilişki'ye benzetiyordu. Bu durumda tam da Alman devletine hayat sigortası yaptırmak istemiyordu.

Akademik yaratıcılığında bilimin şekillendirilmesine karşıydı, ki bunu üstün kalifiyelik diye nitelenen ve 'otoriter aptallar' tarafından yanlış yönlendirilmiş olarak görüyordu. İsviçre'nin patent dairesindeki zamanında arkadaşlarıyla beraber, ütopik yönelimi olan 'Akademie Olympia'yı kurar. Çoğunlukla bu özgür oluşumu resmi akademik yapılara karşı tercih ederdi.

'Kavramları, ki nesnelerin düzenlemelerinde yararlı olduklarını kanıtladıklarında üzerimizde öyle bir otorite oluşur ki, onları değişmez koşullar olarak kabul ederiz. Bu kavramlar 'Denknotwendigkeit' (yani düşünmek için zorunlu, gerekli olan 'düşünme gerekliliği' diye anlayabiliriz.) olarak mühürlenmiş olurlar. Bilimsel ilerlemenin yolu çoğu zaman bu tür yanılgılarla geçilmez oluyor. Bu yüzden yaygın olan kavramları analiz etmek, eğer ki bunun için bize alıştırmalar yaptırılırsa, yararsız bir oyun olmayacaktır. Böylece onun bu büyük otoritesi kırılmış olacak.'

Einstein, çoğunluğun eleştirel düşünme yeteneği ve cesareti hakkında çok büyük hayallere kapılmazdı: 'Birkaçı sadece çevredeki önyargılarının dışında, düşüncelerini rahat bir şekilde ifade etmeyi biliyorlar. Çoğu bu tür düşüncelere erişmek için kabiliyetsizdir.'

Einstein'ın vatandaşlık ile ilgili çekişmesi 1922'de Nobel ödülü verilmesinde, doruk noktasına ulaşmıştır. Japonya seyahatinde olduğu için ödül törenine katılamıyor. Tören merasimi bu durumda ödül verilen kişinin bulunmadığında, temsili olarak o ülkenin elçiliğine verilmesi söz konusu. Aralığın 1922'sinde İsviçre ve Alman elçisi, Einstein'ın ödülünü talep ettiler. Berlin Akademisinin bilgilerine göre Einstein, 'Reichsdeutscher' (özel isimler çevrilmediğine göre burda bu kelimeyi açıklamam gerekiyor: 'alman imparatorluğunun vatandaşı' demektir) olarak bilindiğine dayanarak, Alman temsilcileri ödülü kendileri için talep etmeyi, denediler.

Bunun üzerine dışişleri Bakanlığı, Einstein sadece İsviçre vatandaşıdır diye açıklamada bulunur. Böylece akademinin hukukçuları Nobel ödülünü Almanya'ya bilirkişi raporuyla, kurtarır.

Öyle ki Einstein'ın tayini akademiye atanarak 'dolaylı devlet memurudur' denilerek, otomatik olarak Alman olur. Açıkca itiraz etmediğine göre, Einstein aslında tam da bunu yapmıştır diye anlatılır. Bunu belgeleyen ve ispatlayan dosyalar maalesef bulunamaz ve Einstein 1914'de Alman olduğunu kabullenmek zorunda kalır.

Yukarıda belirttiğim gibi, Einstein açık bir şekilde askerliğe karşıydı. Askeri görüşe karşı, ki kışlalarda gururla ortaya sunulanlardan derinden nefret ederdi: 'Biri eğlenerek, sırada dimdik marş müziğiyle yürüyebiliyorsa, o zaman onu tabi küçümserim; koca beyni ona yanlışlıkla verilmiş. Öyleyse ona sadece beli verilse, yeterli olurdu. Bu medeniyetin namus lekesi, olabildiğince derhal kaybolunması (silinmesi) gerekir. Emir-komuta ile kahramanlığa, mantıksız şiddet uygulamaları ve sıkıcı vatancılığa o kadar nefret ederim ki. Ve ne kadar adi ve alçakça görünür gözümde, savaş. Böyle bir çile dolu göreve soyunaçağıma, kendimi parçalardım.

İnsanlar hakkında yine de iyi şeyler düşünüyorum ki şuna inanıyorum; eğer ki halklar sağlıklı mantık yürütürse, eğitim ve basın yoluyla sistematik şekilde, politik ve ticari çıkarlar için ahlaki değerlerini bozdurmazlarsa, bu hayalet çoktan kaybolurdu.'

1932'nin yaz mevsiminde tüm ağırlığını, Almanya’daki demokrasi için koyar. Emperyalizmin yürüttüğü paylaşım savaşına karşı, 'Emperyalist savaşlara karşı kongre’yi destekler. Aynı zamanda fransız ve ingiliz bilim adamları ile birlikte, savaşa ve faşizme karşı uluslararası bir organizasyon kurmaya çalışır. Heinrich Mann ve Käthe Kollwitz ile sosyal demokratlar ve komünistlerle beraber, Nazilere karşı bir birlik cephesi kurmaya çağırır. Bu pratik de seçimlere ortak bir listeyle seçime girmekti. (Hitler ve nazi partisi olan NSDAP bu seçimi kazanır ve ikinci dünya paylaşım savaşı çıkar. Tarihin gidişatını hatırlatmak için.)

Gumbel davasına karışır ve araya girer: aşırı sağcı öğrenciler, Heidelberg'deki profesör Gumbel'e karşı örgütlü bir şekilde tahrikler düzenliyordur. Çünkü milliyetçi- ırkcı kuruluşların suçlarını, düzenli bir şekilde kitaplarda araştırarak, listeliyordu. Nasıl olduysa oldu: Naziler 50.000 Reichsmark (o dönemin para birimi) karşılığında, Einstein'ın kellesi isteniyordu. Ufacık bir kitapta 'Juden sehen dich an' (Yahudiler seni gözetliyor) arananlar arasında kendisinin ve beraberinde bir tutuklama emrinin de bulunduğunu öğrenir ki alt yazıda şunlar yazmakta: 'Daha asılmamış'.

O zamanlarda Einstein Belçika'da bulunur ve Amerika'ya gidişini hazırlar.

10 Aralık 1932'de 'Belgenland' adlı gemiye binerek New York istikametine yol alır.

Mart'ın 1933'te Avrupa’ya, Brüksel'de bulunan Alman elçiliğine Alman kimliğini vermek için tekrar geri döner. Almanya'ya bir daha da ayak basmaz. Oyuncu Charlie Chaplin, Einstein ile görüşmesinde şunları söyler: 'Beni ödüllendiriyorlar, tüm Dünya beni anladığı için. Sizi de kimse anlamadığı için.' Einstein yılında herkes onun fizik teorilerini anlatmaya çalışırken, onun siyasi görüşü, günlük var olmanın yakınlığıyla, batı medeniyetlerinin yürüttüğü sayısız savaşları ve bununla birlikte görünen otoriter aptallığı anlatışı, geniş ölçüde anlaşılmamış olarak duruyor. (!)

Fabian Czerwinski

Orjinal yazı: http://www.sciencegarden.de/content/2005-05/albert-einstein-streitbarer-demokrat-und-engagiertes-vorbild.html

Çeviren: Özkan 24 Temmuz 2016

Not: Yukarıdaki linkte yazının kaynakçası, kitap önerileri (Almanca, İngilizce) ve yazar hakkında güncel olmayan bilgileri bulabilirsiniz.