İlk maçta tur için avantajlı bir skorla gelmişti İstanbul'a Beşiktaş ancak Beşiktaş müdavimleri avantajlı skorlara aldanmayacak kadar çok deneyim biriktirmiştir hafızalarında. Malmö'den başlayıp, Valerenga'yla devam eden maçlar. Hangi Beşiktaşlı Recep'in o muhteşem röveşatasıyla kendi kalesine attığı golü unutabilir? Dolayısıyla yaşadıkları, yaşanabilecekler hakkında yeterince fikir vermiştir onlara. Bu yüzden temkinlidir Beşiktaş taraftarı, ilk maçta her ne kadar turu hak edecek futbolu oynayan taraf olsa da, Motta'nın son dakikada yaptığı gereksiz penaltıya hayıflanır mıyız acaba diyerek , mutlak iç geçirmiştir ikinci maç öncesi. Ne yalan söyleyeyim, ben de tedirgin miydim, tedirgindim.

DEMBA-BA PEKTEMEK İŞBİRLİĞİ

Ne var ki bir faktörü unutmuştum, Demba Ba ... Beşiktaş'ın yeni bir forveti vardı, ve o bu gece günündeydi. Aslında maç korktuğum gibi başlamıştı, rakibi sahasında karşılayan bir Beşiktaş, fırsatını bulduğunda ilk maçtaki gibi atağa kalkacak, geçen sezonki kadrosundan fire veren ve dengesini kaybeden Feyenoord'un açıklarını yakalayıp gol arayacaktı. İlk 20 dakika top Feyenoord 'un ayağındaydı, siyah-beyazlılar bu dakikalarda hiç top yapamaycaktı ancak takım bir noktada söz birliği etmişti: o top kaptırılırsa tez vakitte geri alınacak!

Biliç'in bu iki maçlık planı tuttu. İlk maçta şükür kavuşturana dediğimiz, gol atmak için canla başla oynayan Mustafa bu söz birliğinde topu kapacak ve Demba Ba'ya ikram edecekti. Sakatlıklardan yana bir türlü belini doğrultamayıp oynadığı o üç beş maçlık periyodlarda sıra ona ne zaman gelse, yeniden başlamanın iştahını hiç yitirmiyordu ve Beşiktaş taraftarı Mustafa'yı en çok bunun seviyordu belki. Bu sefer de hazırdı, gücü yerindeydi, evet Demba Ba gelmişti ancak Mustafa Pektemek de gelmişti onunla beraber. Hem de iki maçta adını turun kahramanlarına yazdırırcasına.

İlk yarı 1-0 önde kapanırken ikinci yarı kaybedecek bir şeyi kalmayan Feyenoord'un baskısıyla başladı. Bu dakikalarda gözümüz topu dağıtacak, topun takımda kalmasını sağlayacak formda bir Oğuzhan'ı arayacaktı, Biliç onu bu sefer yanında tutacaktı.

KORKULAN OLMADI

62'de Demba Ba, Veli, Olcay organizasyonunda gole çok yaklaşacaktı Beşiktaş, ne var ki olmayacaktı. 74'te korktuğumuz başımıza gelecekti, geçmiş bütün trajik Avrupa Kupası maçları siyah -beyazlı taraftarının hafızasında yeniden tazelenecekti. Ersan Manu'yu kaçıracak Tolga'nın üzerinden aşırıp gölü bulacaktı. Beş dakika sonra ise kaleyi İmmers yoklayacak ancak Tolga takımına nefes aldıracaktı. Bütün tribünler o dakikada Tolga'nın varlığına duacıydı.

Sonrası mı? Sonrası keyifliydi, yüzümüzün güldüğü, bir oh çekiverdiğimiz anların peş peşe dizimiydi. Gene Mustafa alacaktı, bu kez Olcay'a verecek, o da bizi futbola doyuracak bir pasla topu Demba Ba'ya ikram edecekti. Demba Ba bu dakikaya kadar güzeldi hoştu elbet, ancak yeterli miydi, bir fikir vermiş miydi bizlere? Hayır. İlk gölü yarı ayak yarı sırt karışımıyla atıvermiş, ikinci gol için Almeida'da bunları atıyor hissi uyandırmıştı, ancak üçüncü gölü attığında bütün tribünlerin fikri netti, Almeida bunları yapamıyordu...

Az yüreğimiz ağzımıda, korktuğumuz başımıza gelmeden, maçı bitirmiştik. En azından Avrupa Ligi garantiydi artık takım için. Ve şunu da ekleyelim, Beşiktaş taraftarı istekli, iyi niyetli, mütevazı ama iş yapan oyuncu ve teknik ekip grubunun başarısına çok sevindi, derin bir oh çekti onca çilekeş sezonun ardından.

Son bir cümle, maçtan önce bütün foto muhabirleri talihsiz bir şekilde hayatını kaybeden Erkan Koyuncu'yu unutmadılar. Maç öncesi fotoğraf makinelerini yere bırakarak bir anma düzenlediler. Ölüm bu kadar ucuz olmasa dediğimiz, kaçıncı keşke bilinmez bu ülkede, yakınlarına sabır dilemekten gayrı bir şey gelmiyor insanın elinden.