IŞİD denen barbar örgütün gücünün ulaştığı boyut, Türkiye'nin ve dünyanın geleceği açısından ciddi bir karamsarlık yaratıyor.

Elbette, ne AKP ve dalkavukları, ne de bu canavarın bugünlere gelmesinde rolü olan uluslararası güçler -yaratılmasında pay sahibi oldukları canavar karşısında biraz tedirgin olsalar da- bu karamsarlığı, bu ülkenin Alevileri gibi yaşamıyor.

Bu canilerin, rehin aldıkları Türkiyeli personel içinde Alevi olup olmadığını sorgulaması, sapık zihniyetlerini gözler önüne serdiği kadar, Alevilerin nasıl bir tehdit altında olduğunu da gösteriyor.

Bu barbarlar, sıranın Türkiye Alevilerine geleceğini de çeşitli kanallarda açıkça belirtiyor.

Biz bu zihniyeti, Irak işgali zamanında da görmüştük. Murat Yüce adlı, kamyon şoförlüğü yapan bir Alevi yurttaşımız, sırf Alevi olduğu için IŞİD benzeri çeteler tarafından öldürülmüştü. Şimdi, emekçi Murat Yüce'yi hem anmanın, hem de o gün yaşananları hatırlamanın tam sırası.

İktidara yakın çevreler o gün de bu gerçeği gizlemeye çalışmış, bu olay üzerinde çok durulmamıştı. Hatta, zamanın dışişleri bakanı Gül, bunu dile getirenlere terbiyesiz demişti.

Aman yanlışlık olmasın, terbiyesiz dediği bu katil sürüleri değil, Murat Yüce'nin Alevi olduğu için öldürüldüğünü iddia edenler...

Evet, inanması zor, ama inanmayanlar şu linke bakabilir: hurriyet.com.tr/2004

Şimdi, IŞİD terörü sürerken RTE'nin grup konuşmasındaki sözlerine bakalım: 'Öyle bir mezhep taassubu var ki Ömer deyince çılgına dönüyor. Bizim toplumumuzda Ömer'i de bulursunuz Ali'yi de.'

Sana sormazlar mı, bir Sünni örgüt senin konsolosluğunu basıyor, insanları rehin alıyor, katliam yaparak 1700 kişiyi katlediyor, sen bu konuda tek laf etmeyip, hangi vesileyle çıkıp Sünni olmayanların taassubundan söz ediyorsun?

Ayrıca, mezhepçilik yapmadığını söylerken bile mezhepçilik yapmak bu olsa gerek, zira bizim toplum dediği zaten toplumun Sünni kesimleri.

Gül ve Erdoğan’ın bu tavrının açıkça mezhepçi bir devlet tavrı olduğunu göstermek için ilginç bir örnek daha verelim. 2001 yılında Hizbullah tarafından emniyet müdürü Gaffar Okkan ile birlikte öldürülen yeğeninin cenazesinde bakın zamanın MHP'li bakanı Osman Durmuş ne demiş: "Alevileri seviyoruz ama, Aleviler adına terör yapan DHKP/C'yi sevmiyoruz".

Yeğeni radikal İslamcılar tarafından öldürülmüş birinin bu konuda tek laf etmeyip, konuyu anlaşılmaz bir biçimde Alevilere bağlaması RTE'nin tavrına ne kadar da benziyor değil mi?

Bu üç tavrı da, bu kadar benzer kılan mezhepçi devlet zihniyetidir. Kimse kendini kandırmasın bu mezhepçi devlet zihniyeti değişmedikçe, Alevilerin hissiyatı, iktidarın barbarları yurttaşlarına tercih ettiğidir.

Berkin Elvan'ın bilyelerinden terörist icat edenlerin, canilere yönelik itidali, bu ülkenin Alevi yurttaşlarını barbarları beklerken tamamen korumasız hissettirmektedir.

Alevilerin sorunlarına ve kaygılarına her daim kör olanlar ve ‘cellatlarına aşık’ gibi ezberleri yineleyip duranlar, umarız bu kez, bu körlüğün kendilerini de vurabileceğini, Alevilerin bu ülkenin Pakistanlaşması kaygısının kendilerini de ilgilendirdiğini anlayabilir.