Bir yanda savaş bir yanda bir yanda insan. Bugün bıraktım politik temaları bir köseye. Kendi içimde biten bir savaşın yani barışın deklerasyonunu yapacağım. Makalenin başlığı olan “Antik Çağ” form ve içerik bağlamında uyumsuz görülse de bu makalede kendi içimdeki çağlar öncesine gideceğim. Bu yüzden sanırım Nietzsche’nin şiiri ile başlamak en kolayı:

"Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde.
Hem kızdım hem güldüm halime
Sonra dedim ki 'söz ver kendine '
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin.
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin.
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım.
Öyle çok değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundandı
Anladım...”

(F. Nietzsche)

Bazen bu hayat ne kadar zor: politik olmak, Kürt olmak, kadın olmak, aşık olmak… Hapishane, sürgün, aşk ve ayrılık. Benim için sanırım en zor olanı ask ve ayrılıktı. Çünkü devlete karşı direnmeyi bildim, sürgünde ayakta kalmayı bildim ama aşık halinde savunmazdım ve ayrılıkta ayakta kalmayı bilemedi. Nasıl anlatılır o süreç bir kaç kelime ile tüm uykusuzluklarım, şiirlerim, ağlamalarım ve sonra renklere sarılmalarım. Tüm sersemliklerim ve kendime yasak koyduğum şehirler, arkadaşlar… Hepsi bugün Antik Çağ misali, çünkü yüreğimden ve aklim özgürlüğünü geri kazandı. Bu yüzden bugün bunu yazabiliyorum. Çünkü bu deneyimlerimi paylaşmak ve bir kaç şeye değinmek istiyorum.

Bazen uzun süreli ilişkiler öyle bir bağa dönüşür ki ne beraber ne de ayrı yapabilirsiniz. Ancak problemler hep var olur çoğu küçük şey de ortaya çıkar. Ve böyle bir ilişkiyi sürdürmek iki taraf için zararlıdır. Bir ilişkinin bitmesi ise kolay değildir, çünkü ilişki kompleks bir rol alır, sevgili, arkadaş, dost, aile gibi birçok rol bir kişiye yüklenir ve ayrılık ile sevgilinin yani sıra arkadaş, dost rolünü yüklediğiniz kişide olmaz.

Sanırım benim için de en zor olanı sevgili olarak bitmiş olmamız değil, ayni zamanda derin sohbetler edebileceğim ve her şeyden önemlisi beni bu kadar iyi tanıyan, anlayan birini yitirmiş olmamın acısı idi zor olan.

Ve ayrılık sonrası en zor olan diğer konu ise çok merak eden bir toplumun her yerde karşınıza çıkmasıydı. İşte bu meraklı insanların imaları, sorular o kadar çok yormuştu ki onlardan uzunca bir dönem kaçtım. Keşke biraz empati kurabilselerdi. Benim için, o arkadaşların hiç alakasız bir anda ondan adını anıp, ortak bir anılarından bahsetmeleri çok yaralayıcıydı. Ve birçoğu bilerek bu şekilde konuyu açıp, benim anlatmamı istiyorlardı. Oysa hazır değildim, onun adını dahi duymaya hazır değildim. Kendimi ne kadar yaraladım, onunla yaşadığımız şehirden kaçtım, tren o şehre vardığında nefes alamıyordum. Bütün bu iç hesaplaşmalarımla uğraşırken birde o meraklı gözler, imali sözler... Bu makale umarım o geçmiş merakınızı giderir artık ve umarım ki başkalarına karşı empati kurarsınız.

Ancak benim için artık o koca aşk bitti ve içimde büyüttüğüm o insan artık dev aynasında değil. Ve artık onu sevmediğimi ve ona aşık olmadığımı söyleyebilmemin mutluluğunu taşıyorum.