Artvin’de tam 50 bin 300 ağaç kesilecek, bir maden sahasında çalışmaların başlayabilmesi için.

Kesim motorunun o boğuk sesi yeri göğü inletecek, binlerce ağaç yan yana düşürülecek yıldızlı göklere selamla salınırken. Bir gece vakti kimselere duyurmadan gelip kesip geçecekler kar hırsıyla yanıp tutuşan karanlık adamlar.

Ülkenin havasına, suyuna, toprağına talan için yönelen devlet destekli sermaye, Karadeniz’in o görkemli doğasına yasal hançerini indirmek üzere. Karadeniz sahil yoluyla başlayıp çılgın HES projeleriyle devam eden planlı saldırı yasal süreçlerin tamamlanmasına da gerek duymuyor. En son Artvin’de Cengiz İnşaatın yürüttüğü maden arama çalışmalarının bir sonucu olan saldırıya karşı yaşam alanlarını savunma eylemleri günlerdir gündemde. Nasıl gündemde olmasın ki. Yargı kararına rağmen bir oldu bittiye getirilerek yasal süreç tamamlanmadan alana polis desteğiyle girilmesi bardağı taşıran son damla oldu. İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın “yıkın geçin” talimatı misliyle yerine getirildiği için şiddetin dozajı artarak devam etti.

Bakan Eroğlu, Cerattepe'de binlerce ağacın kesilecek olmasını kabul ederek, "2008'de genelgem var. Maden ruhsatı alırken iyileştirme şartı getiriyoruz. Ağaç kesilirse dikilecek" diyor. Bakan bir orman eko sistemini önce yok edip sonra yerine ağaç dikilerek yenilebileceğine kendisini inandırmış görünüyor. Oysa herkes bilir ki bir orman sistemi binlerce yıllık doğal sürecin ürünüdür. Öyle ağaç dikip üç beş yılda tekrar eski halini alabilecek bir durum da ortada yok.

Başbakan Ahmet Davutoğlu gazetecilerin kendisine Cerattepe’ye ilişkin yönelttiği bir soru üzerine: ”Bakır madeninin kapalı galeri sistemiyle çevreye zarar vermeden çalışacağını“ belirterek kendince Cengiz İnşaatın madencilik faaliyetine adeta kefil olmuş görünümü çiziyordu. Dünyadaki ve ülkemizdeki madencilik faaliyetlerinin pratiği gösteriyor ki çevreye toprağa suya zarar vermeden yapılacak madencilik faaliyetleri maliyetli bir iş ve işletmeciler maksimum karı gözettikleri için bu mümkün görünmüyor.

Artvin, tarihi kadim bir kent; diğer kentlere göre farklı yerleşim düzeniyle de dikkati çekiyor. Kalenin aşağıda kentin daha yukarıda kalmış olması ilk çağ kentsel prensiplerine aykırı gibi görünse de doğal yapının savunmaya kazandırmış olduğu bir ayrıcalık olsa gerek bu durum.

Artvin dağın yamaçlarında kurulu bir şehirdir. Maden ocağı olarak düşünülen yer ise hemen bu dağın tepelerinde bulunan bir alandır. Bu alan Hatila milli parkına yakın olması, korunması gereken dünya mirası sayılan doğal alanların da risk altında olduğunun göstergesidir.

Maden sahasındaki çalışmaların milli parka olumsuz etkileri yanında kente su sağlayan doğal kaynaklar üzerinde olması nedeniyle insan sağlığı üzerinde yaratacağı tahribat kaçınılmazdır.

Tahribatın en yakıcı örneğine ilişkin haber Antalya’daki sedir ormanlarında açılan bir mermer işletmesine ait. Konyaaltı İlçesi Hisarçandır Mahallesi Sarıçınar mevkiindeki 40 dönümlük alanda yetişen “şakayık” EXPO 2016 Antalya botanik fuarının simge çiçeği olmasına rağmen madencilik faaliyetlerine kurban edilmek üzere. Sedir ormanlarının olduğu alanda gözle görülür çevre felaketi yaşanmakta, sedir ormanları kesilerek alan tıraşlanmış, endemik türlerin barındığı orman örtüsü göz göre göre yok edilmiştir.

Durum böyleyken inatla maden sahasının mahkeme kararlarına rağmen işletmeye açılması için polis TOMA desteğinde harekete geçilmesi şaşırtıcı gelmemeli. Çünkü yıllardır uygulanan politikalar koruma-kullanma dengesini gözetmekten çok uzak, kar hırsıyla yok et, çek git mantığına dayanan devlet politikasına dayanmaktadır.

“Havasına suyuna taşına toprağına

Bin can feda bir tek dostuma

Her kösesi cennetim ezilir yanar içim

Bir başkadır benim memleketim”

Şarkısını dinlerken milli duyarlılıkları had safhaya çıkanlar, gerçek yaşamda suyunu toprağını kendi yaşam alanını korumaya çalışanları terörist bellemekte beis görmemektedir.

Gözleri karartılmış vicdanları çölleşmiş gölgeler her daim “vatan millet” nidalarıyla sermayeye el vererek çevresel ve doğal yıkımın en büyük icazetini vermekte. Boyun eğmeyen tepki gösterenleri hamasi nutuklarla ötekileştirerek halka rağmen onun adına güya bir şeyler yapma derdine düşmüşler.

Bu durum devam ederken Çarşamba günü, Başbakan Artvin’den bir heyeti kabul ederek yasal süreç tamamlanana kadar alandaki faaliyetlerin durdurulacağını, yürütmeyi durdurmanın iptali halinde altın arama ruhsatı verilmeyeceğinin sözünü verdi de bölgede biraz olsun tansiyon düşmüş oldu.

Cerattepe direnişi gösteriyor ki insanların yaşadığı çevreyi talancılara karşı, gaz cop şiddete rağmen korumakta ısrarlı olması talancılara geri adım attırabiliyor.

Verilen devlet sözüne kuşkuyla yaklaşan çok.

Misliyle ağaç dikileceği verilen sözler arasında.

Verilen sözlerin ne kadarının tutulacağını yaşayıp göreceğiz.