Cevherdim ve avucundaydım. Sakladın da sakladın beni, kendinden bile. Görürler diye ürktün, anlarlar diye korktun. Ama şimdi artık, kazmadan kurtulamazsın, şarkılarla aldatamazsın. Ve her şeyin sana yazılmış olduğu sırrına ermekten... Korktun, kaçtın, uzaklaştın... Benden bile ve kendinden... Cevherdir ve oradaydı, kalır nasılsa, sanmıştın. Cevher işlenmek ister, ki mücevher olup kıymeti bilinsin. Yazmasın, susmasın, anahtarsın.

Sağdığım sen sandığım darmadağınık düşlere. Tırnaklarımı geçirir gibi, kaskatı topraklara veya ruhum yağmalanırken ağır yağmurlu dehlizlerinde, suya batıp çıkan ve sınır tanımayan dalgalarla boğuşan aynı adamım ben şimdi. Beni bununla yargıla ve ver hükmünü, hiçbir düşüncenden çıkmayacağımı bilerek. Zamanın esareti sürdükçe... Dansın ritmi bozulmadıkça... Ve müzik duyuldukça...

Unutma ki anahtar bende. Kapalı kaldığın sürece, eskiyeceğim. Açılmaya başladığında, daha çok seveceğim. Gemindeyim, tenindeyim, terkimdesin. Kalbinde değilsem eğer, kalbin benim içimde. Yani, koşmazsan durdururlar.  Yani, sevmezsen öldürürler. Küçük bir aşk hikâyesi. Aşk ne kadar kısa olursa işte... Hiç kuşkusuz, anahtar sahibi ben değilsem de, anahtarcıyım ve her satırım bunun kanıtı.