Dünyanın bereketli topraklarından birisi olan Anadolu, tarihi boyunca sürekli göç alan bir coğrafya oldu. Coğrafik yapısı, jeopolitik durumu, Avrupa ile Asya arasında köprü konumunda oluşu ve uzun yıllar hükümranlık yapmış Osmanlı İmparatorluğunun merkezi olması bu göçlerin nedenleri olmuştur.
 
Bu göçler nedeniyle de Anadolu’nun demografik yapısı sürekli değişmiş, değiştirilmiştir.
Anadolu’nun aldığı ilk büyük göç dalgası Kırım Tatarlarınca yapıldı. Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ile başlayan göç 1783 – 1922 yılları arasında devam etmiş, bu yıllar arasında tahmini 1.800.000 Tatar Anadolu’ya göç etmiştir. Ancak günün koşulları gereği ne kadarının Anadolu’ya sağ olarak ulaştığı ve yaşamına devam ettiği bilinmemektedir. (1)
 
İkinci büyük göç dalgası ise Çerkezlerdir. Rusya’nın neredeyse 300 yıl süren Kafkasya’yı işgal ve ilhak hareketi sonucunda sürgüne tabi tutulan veya göçe zorlanan Çerkezler, özellikle de 1860 Osmanlı ile Rusya arasında yapılan göç anlaşması sonucu çok zor durumda kalmıştı. Daha çok gemilerle göçe zorlanan Çerkezler açlık, sefalet ve hastalıklar nedeniyle Anadolu’ya ulaşmadan yaşamlarını yitirmişti. Bu göç ile Anadolu’ya ulaşabilen Çerkez sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte yerinden olan ve sürgüne/göçe uğrayan Çerkez sayısının 2.500.000 civarında olduğu söyleniyor. (2) (3)
 
1828 – 1829 tarihleri arasında yaşanan Gürcü göçü ile Azerbaycan’da 1877 – 1878 arasında yaşanan göç dalgaları da oldukça yoğun olup 1.000.000 civarında Gürcü, 10.000 civarında Azerbaycanlı yerlerinden olmuştur.
 
Bugün İstanbul’daki Arnavut köy olarak adlandırılan bölgeye ismini, 1468 yılında göç edip yerleşen Arnavutlar vermiştir. Onları göçü ile birlikte kültürümüze giren “Arnavut ciğeri” ve “ Arnavut inadı” da buradan gelmiştir. Ayrıca Arnavutlar, Osmanlı devlet yapılanmasında en çok görev alan etnik yapıdır. 35 Sadrazam Arnavut’tur.
 
1830’lu yıllarda Polonya’nın Rusya tarafından ilhakı sonucu göçmek zorunda kalan Polonyalıların gelip yerleştikleri bölge de bugün Polonez köy olarak anılan yerdir.
 
1850 – 1920 yılları arasında Makedonya, Suriye, Irak, İran ve diğer Arap ülkelerinden değişik aralıklarla ve sayılarla göç dalgaları yaşanmış, bu göçlerle gelenler de Anadolu’nun farklı yerlerine dağılmıştır.
 
Bu göç dalgaları içerisinde, yaşadıkları ülkelerdeki siyasi karışıklıklar, savaşlar ve düşmanlıklar sonucunda, Kırım, Kafkasya, İspanya ve Portekiz’den göç edip Anadolu’ya yerleşmek zorunda kalan Yahudi kökenli insanlar da mevcuttur.
 
1923 yılında Yunanistan ile yapılan mübadele anlaşmasıyla, Yunanistan’dan Anadolu’ya 384.000 insan (Çoğu Türk Kökenli) göç etmiş/gönderilmiş, Anadolu’dan Yunanistan’a 1.000.000 civarında insan (Rum kökenli) gitmiş/gönderilmiştir. Bu anlaşmayla sürekli yaşadıkları yerinden olan insanlar, iradeleri dışında zorunlu göçe tabi kılınmıştır.
 
Bulgaristan’da yaşanan siyasi olumsuzluklar nedeniyle 1989 yılına kadar süren göç dalgasında yaklaşık 800.000 kişi Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göç dalgası da yaşanan büyük göçlerden birisidir.
 
1923 – 1949 yılları arasında Romanya’dan alınan göçlerle 150.000 civarında insan da Anadolu’ya yerleşmiştir.
 
1979 tarihinde İran Şahının devrilmesiyle kurulan İslam Cumhuriyetindeki baskılardan kaçan Azeri, Fars ve Kürk kökenli İranlılar da Anadolu’ya göç edip yerleşenlerdendir.
 
1980’in başlarında yaşanan Afganistan sorunlarıyla Anadolu’ya göç eden Afganistanlılar ve değişik tarihlerde (1945 – 1967 arasında) göç etmek zorunda kalıp Kırıkhan, İskenderun ve Hatay bölgesine yerleştirilen Suriyeliler de bu toprakların insanı olmuştur.

Irak’ta yaşanan, Enfal operasyonu olarak adlandırılan, içerisinde Halepçe katliamı da dahil bir çok katliam yaşanan olaylar sırasında da Iraklı Kürtlerden 60.000 kadarı Anadolu’ya geçmiş, Körfez savaşı sırasında bu rakam 500.000 civarına yaklaşmış, bunlardan bir kısmı olaylar yatıştıktan sonra geldikleri yerlere dönmüşlerdir. (3)
 
Son yaşanan göç dalgası 2011 yılında başlayan iç karışıklık, İŞİD saldırıları ve yaşanan kaos nedeniyle ülkelerinde yaşama imkanı kalmayan Suriye’den geldi. Kürt, Ezidi, Süryani ve Arap kökenli Suriyelilerden oluşan zorunlu göçmenlerin sayısı tam olarak tespit edilememesine rağmen 4 milyona yaklaştığını, bunlardan sadece 400 -500 bin civarındaki Suriyelilerin kamplarda kaldıklarını gerisinin Anadolu’nun diğer bölgelerine dağıldığını biliyoruz.
 
Ciddiye alabileceğimiz ilk nüfus sayımı 1927 tarihinde yapılmış, bu sayımda ülke nüfusu 13.648.270 olarak belirlenmişti.
 
1927 yıllarında nüfusu 13 milyon civarında olan Anadolu’nun önceki yıllarında aldığı milyonlarla ifade edilen göçlerinin orantılanması açısından önemlidir. Bu sayımdan 60 yıl önce yaşanan ve 2.500.000 civarında olduğu tahmin edilen Çerkez göçünün, miktar olarak nüfusla oranı ve demografik yapıyı ne kadar etkilediği açısından oldukça önemlidir.
 
Anadolu’da yaşanan her göç bölgenin demografik yapısını önemli ölçülerde değiştirmiştir. Yaşanan bu göçlerin dışında, demografik yapının değişmesine neden olan (adını ne koyarsak koyalım, içeriği önemlidir) Ermeni, Rum, Kürt ve diğer etnik kimliklere karşı yapılan katliamlar da vardır. 1900 – 1940 yılları arasında yaşanan bu katliamlarla, bölgenin demografik yapısı büyük oranda değişmiş/değiştirilmiştir. Resmi rakamlarda 500.000 civarında gösterilse de (azmış gibi!) 1.500.000 civarında olduğu söylenen Ermeni katliamı bu anlamda yaşanan en büyük demografik değişimdir. Aynı şekilde 200.000 civarında olduğu söylenen, 500.000’i geçtiği iddia edilen Rum, 100.000 civarında olduğu söylenen Kürt katliamları da bölgenin demografik yapısını önemli ölçüde değiştirmiştir.
 
Bu rakamlar bugün için küçük gelebilir ama yaşandığı tarihteki nüfusa oranla bakılırsa yaşanan vahşetin ve değişen demografik yapının ne kadar büyük olduğu daha açık şekilde ortaya çıkar.
 
Nüfusun % 13’üne karşılık gelen Ermeni katliamı, % 4’üne gelen Rum katliamı, % 1’,ine gelen Kürt katliamı büyük rakamlardır.
 
Sadece Ermeni katliamını, 80 milyon olduğu söylenen bugünkü nüfusla orantılarsak, 10 milyon olarak çıkan sonuç, dönemde yaşanan acı gerçekliği göz önüne serecektir.
 
Çok geniş araştırmalar yapmadan, yaşanan göçleri basit şekilde değerlendirerek Anadolu denilen topraklardaki demografik yapının nasıl değiştiğini/değiştirildiğini ve hala buna devam edildiğini göstermeye çalıştım.
 
Demografik yapı değişimi kendiliğinden oluşmadığı gibi göçler ve sürgünler de kendiliğinden oluşmaz. Hepsinin arkasında yatan siyasi hesapları da düşünerek okunmalıdır.
 
Bir taraftan Rusya işgal ettiği Kırım, Kafkasya ve diğer yerlerdeki demografik yapıyı kendi lehleri doğrultusunda değiştirmek için işgal ettiği yerlerdeki insanları sürgün ve göçe zorlarken diğer taraftan Osmanlı İmparatorluğu, göç etmek zorunda kalan insanları demografik yapısını değiştirmek istediği bölgelere yerleştirerek amaçlarına ulaşmaya çalışmaktaydı.
 
1900’lerin başında Anadolu’daki nüfusun neredeyse yarısını oluşturan Kürt, Rum ve Ermenilerin, coğrafyanın bugünkü demografik yapısı içerisindeki durumuna bakıldığında yapının nasıl değiştirildiğini göz önüne sermektedir.
 
Demografik yapının değiştirilmesine Anadolu dahil, Suriye, Irak Orta Doğunun diğer ülkelerinde olduğu gibi çevre coğrafyalarda devam edilmektedir. Bu değişim yerleşik etnik kimliklerin bir isteği olmayıp, iktidarların siyasi çıkarları doğrultusunda devam etmektedir.
_______________________
 
1. http://www.kirimdernegi.org.tr/sayfa.asp?id=457
2. http://bianet.org/biamag/toplum/175005-her-surgunun-acisi-kendi-icerisindedir
3. http://www.goc.gov.tr/icerik3/kitlesel-akinlar_409_558_559