Bu uçak krizinin, Türkiye kamuoyunu hiç ilgilendirmeyen bir kesimiyle, Çerkeslerle ilgili yazmıştım. Bunları öngörebilmek için kahin olmak gerekmemişti açıkçası. Rusya hükümetinin Türkiye'ye yönelik yaktığı ateşi, Türkiye hükümeti, kendi gündemine boğunca, bu ateşin değdiği Çerkesya diasporası için olay kurbağa deneyi ile elde eden sonuca doğru evrildi. İşte bu saatten sonra malum çevreler için bu konunun herhangi bir değeri kalmadı.

Öncelik olarak direkt Rusya'ya bağlı özerk Çerkes cumhuriyetlerimizin doğal yurttaşlarının bu ateşten etkilenmesi siyasetin doğası gereği normal, şimdi ise siyasetin doğası gereği Rusya hükümetinin Türkiye'ye yönelik saçtığı ateş, Rusya'ya "dolaylı" yollarla bağlı, Abhazya üzerinden, Abhazya Diasporasının geleceğini ısıtmaya başladı.

Abhazlar daha iyisini bilir ama, tecrübemizi ortaya koyup tarihin her aşamasında kardeşlik ettiğimiz bir halkın bundan faydalanmasını dilemek de, dostane vazifemiz olarak burada dursun.



RUSYA-TÜRKİYE "UÇAK KRİZİ" VE ABHAZLAR! 




Abhazlar bu konuyu tartıştılar mı takip etmedim, ancak tartışmamışlarsa dostane olarak tartışmalarını mutlaka tavsiye ederim. Tartışmaktan kastım, aynı bakış açısına sahip 3-5 kişilik tartışmalardan ziyade toplumsal düzeyde bir tartışmadır. Çünkü bu konu, onların da geleceğini etkileyecek.

Bir devlet olarak "Abhazya Cumhuriyeti" eğer Rusya başkan vekiliyle bir araya gelip dünya kamuoyuna açık bir yerden Türkiye'ye yönelik "kısıtlamalar" ile ilgili bir ipucu veriyorsa (Havuz medyasına dahi yansıdı) ve Türkiye'de hükümet kontrollü havuz medya dahi, bunu habere çeviriyorsa, tahmin ediyorum ki hem Abhazya bu konuyu tartıştı, hem de Türkiye'den bu tartışma görüldü.

Gördüğüm kadarıyla, bir tek Türkiye'de yaşayan Abhazya Diasporası bu konuyu bir açıklamaya dönüştürecek düzeyde tartışmadı. Malum uçak krizi henüz yeni sayılır bir zamandayken, yazının başında Türkiye kamuoyunu hiç ilgilendirmeyen bir kesim olan "Çerkesler" olarak bu krizden etkilenmemizle ilgili yazdığımı söylediğim yazıda şöyle bir giriş yapmıştım:

***

Çeçenistan'ın çakma devlet başkanı Ramazan Kadirov; Rusya'ya bağlılık yeminleri etti bile ve bir anda Rusya'nın Çeçenistan'daki işgalci tavrı karşısında konumlanan her görüşten Çeçen ve elbette kardeş halkı biz Çerkesler, Ramazan Kadirov'u topa tutmaya başladık. Nasıl tepki göstereceğimizi bilmediğimiz gibi, bilmediğimiz zaman, bilmediğimiz şeylere nasıl sessiz kalacağımızı da bilmiyoruz galiba.

Biliyorsunuz; Rusya bir süredir Suriye'de Esad rejimine karşı silahlanan İslamcı grupları vuruyordu, Türkiye de bu duruma karşı tepkiliydi ve geçtiğimiz gün, şeytanın aklına gelmeyen şey oldu ve Türk Hava Kuvvetleri’ne ait iki savaş uçağı, Rus bombardıman uçağını Türkiye-Suriye sınırının üzerinde vurdu. Vurulan uçaktan atlayan pilotlardan biri, paraşütüyle süzülürken yerden "Allah'u ekber" nidaları atan "ÖFKELİ BİR KALABALIK" tarafından vuruldu.

Daha sonraları ise, Türkçe bir ses "Atma, atma, esir geliyor" diye bağırdı. Hatay Valisinin koordinasyonunda yapılan insani yardımı görüntülemeye giden basın, sözde Türkmen diye lanse edilen aslen Türkiye Elazığ nüfusuna kayıtlı bir çetebaşının Türkiye'ye teşekkürleri peşi sıra dizerek 2 pilotun öldüğünü söylüyordu.

Konumuz bu değil, ne Rusya gerçekten Arap halkının kara kaşına, gözüne orada, ne de Türkiye gerçekten Türkmenlere kan bağıyla bir aşk besleyerek her türlü anlamda lojistik sağlıyor. Ancak bu kirli oyunun, bazı kuralları var. İşte Türkiye, bu kurallara hakim değil ve haylazlık ediyor. Bu haylaz çocuklukta, biz Çerkeslerin Türkiye diyasporası için felakete gıdım gıdım ilerleniyor.

Ancak ne yazık ki, şimdi burada bahse konu olan şeyleri bir çeşit teslimiyet gibi yorumlarken gerçekten şövenist görüntü verecek insanlar bize "Rusyacı" diyecek. İşin esası, Rusyacı olmadığımızı onlar da biliyor ya, ancak bunu söylemek için içlerinde dinmek bilmeyen egoları bizim üzerimize basmak için çıldırtacak onları. Oysa biz; Suriye üzerinden dönen bu oyunda ne Türkiye, ne de Rusya taraftarı değiliz, insanlık saflarında düşüncelerimizi defalarca söylediğimiz gibi, pratik olarak bu karşılıkta oluşturduk. Fakat kenardan kenardan, bu durumdan da size bir "Çerkes sorunu çıkarayım mı."

***

İşte şimdi değerli Abhaz kardeşlerim; "Çerkes sorunu çıkarayım mı?" diye belirttiğim yeri alıp, "Abhaz sorunu çıkar mı?" diye düşünsünler. Bir Abhaz sorunu çıkacağı garanti ancak, Türkiye diasporasının bu soruna nasıl bir yaklaşım göstereceği bilinmiyor. Havuz medyanın bu çağlardaki vazifesini göz önüne alarak baktığımızda, standart bir Türkiyeli için hiçte önemli olmayan (muhtemelen daha önce adını bile duymadığı) Abhazya üzerinden yapılan haberlerin, bu durumdan Rusya karşıtı bir Abhaz kamuoyu çıkartmaya çalıştığı aşikar.

Peki hem Rusya'nın hem de Türkiye'nin, bizzat kendilerinden çıkarmaya çalıştıkları bu kamuoyu ile ilgili Türkiye Abhaz diasporası, ne önceleyerek bir kamuoyu oluşturmayı deneyecek? İşte bunun "daha" iyisini, Abhazlar bilebilir. Ama, ben de tarihsel kardeşlik serüvenimiz gereği, olmasını dilediğim şeyi kaleme almayı deneyeceğim!



GÖRÜNEN KÖY NERESİDİR?




Eğer ben de, Türkiye'de cümle alemin ısrarla sözünü ettikleri "Kafkas Diasporası"nı biraz tanıyorsam, nicelik Türkiye öncelikli, nitelik Abhazya öncelikli bir serüvenin peşine düşecek.

Niceliğin bugüne kadar yapmadığı gibi yine, muhasebe yapacağını sanmıyorum ama niteliğin bunu örgütleyecek bir tartışması tetiklemesi, onlarca yıldır olduğu gibi yine "an meselesi". Türkiye'de tarihinden, yurdundan çoktandır vazgeçmiş, ulusal aidiyet hissi bulunmayan, kendini Abhazlığa folklorik düzeyde yakın, siyasal düzeyde uzak hisseden Abhazların ezici çoğunluğunu, görünen köy neresi sorumuzun yürüyeceği sonuca varımın bir yolu varsayabiliriz.

Umarım ki, yanılırım. Çünkü eğer yanılırsam, "Düşlenen köy neresidir?" sorumuzun yürüyeceği sona varımın bir yolunu tartışmak hem kolay hem de anlamlı olur..



DÜŞLENEN KÖY NERESİDİR?




Düşlenen köy; Abhaz diasporasının bu krizde iki tarafından da bir maşası olmayı reddetmesidir. İki tarafın da kendisini zorladığı sonucu ancak Abhaz diasporasının yardımlarıyla Abhazya hükümeti bir fırsata çevirebilir. Türkiye yıllardır Abhazya'nın bağımsızlığını tanımadığı gibi, Abhazya'nın iradesini tanımayan faşist Gürcü yönetimlerini, Abhazya'yı kurşunlayabilsin, bombalayabilsin diye askeri hibelere boğdu.

Abhazya'daki seçimlere yönelik Türkiye'de kurulan bir sandığı engellemek için yaptıkları henüz ortada, unutulacak gibi değil. Türkiye Abhaz Diasporası; işte iki tarafın da ilgisine girdiği böyle bir günde, Türkiye'nin Abhazya'yı tanıması ve Gürcü yönetiminin faşist uygulamalarına desteğini kesmesi için bir siyaset üretebilir, bunun üzerine bir politika yürütebilir.

Zaten mevcut durumda; Abhazya hükümetinin Rusya taleplerini gerçekleştirmekten başka çaresi olmadığını da anlamak gerekiyor. Bir tarafta, kendisini NATO destekli Gürcistan işgalinden korumak için her türlü desteği veren bir Rusya, diğer tarafta ise kendisi işgal edilsin diye Gürcistan'ı askeri hibelere boğan bir Türkiye. Abhazya'nın, Abhaz diasporası olmadan yapabilecekleri yeterince açık değil mi?



Uçak krizinden hemen sonra, sosyal medyada gözle görülecek vaziyete gelen, hayallerinde milyonluk ordular kurup Türkiye adına Rusya ile savaşan Çerkesleri görmüş müydünüz? Ben gördüm, peki şimdi Türkiye havuz medyası bu krizin Abhazlar ile ilgili kısmını nasıl bir üslupla haber içeriğine çeviriyor, görüyor musunuz? Rusya Abhazya üzerinden Türkiye’ye oynarken, Türkiye’de Abhaz diasporası üzerinden Rusya’ya oynamak istiyor. Umarım Türkiye forması giyip Rusya’ya savaş açan bir Abhaz diasporası görmeyiz! Allah göstermesin de, ancak Allah biliyor ki; böyle düşünen Abhaz sayısı da az değil. Konunun Çerkeslere özel sebeplerini, Rusya Dışişleri Bakanlığının "Suriyeli Çerkesler Yurttaş değiller" açıklamasından sonra "Rusya Dışişleri hangi kozu oynadı" içindeki "Din, Çerkesler ve resmen ideoloji!." bölümünde "Kafkas-İslam makronu” (Osmanlı’nın Kafkas politikaları) üzerinden anlatmaya gayret etmiştim. Türkiye'de "Kafkas Diasporası" olarak ısıtılıp önümüze sürekli konulan ve Abhazların da, Çerkeslerin de ve hatta Osetlerin, Çeçenlerin de etkilendiği ve kendi yurtları üzerine siyasete körleştikleri şey tam da buydu.

İşte bugün, Abhaz diasporasının, Rusya'ya mahkum edilen "Canlar ülkesi: Abhazya"sını iyice anlaması, yurtlarını Rusya'ya mahkum eden faktörleri ve Türkiye'nin bu konudaki etkin gücünü de, "Kafkas" makronu dışına çıkarak tartışabilmesi gerekmektedir.

Ancak bu durumu da "Rusyacılık" boyutuna mahkum kalmadan, yurtlarının zorlanan durumunu içselleştirmeden yapabilmelerini de ayrıca dilerim. Rusya'nın da çok iyi bir ülke olmadığı, tarihin henüz biraz arkasında Abhazya'yı Gürcü talanının içine bizzat Rusya politikalarının attığını, biz Çerkeslere ve hatta siz Abhazlara, Osetlere, Çeçenlere nasıl bir geleceği reva gördüğünü, bunu bugün de sürdürme gayesinde olduğunu bilmek ve unutmamak gerekir. Ancak sırf bunları unutmuyoruz diye, düşmanımızın düşmanı dostumuzdur gibi hasta bir anlayışla, önümüze kap koyup arkamızdan sağan Türkiye politikalarına da teslim olmamak gerekir. (Malum Türkiye’de, ne zaman Türkiye politikalarına karşı gelseniz, bir Rusyacılıkla suçlanıyorsunuz. )

Bu durumda en iyi yapılacak şey, bir ulusun en üst temsiliyeti olarak kendi yurdunda kurulan halk meclislerini (Abhazya Parlamentosu) anlamak ve onları sıkıştıran dış siyasetlerde eğer olabiliyorsak rahatlatmaktır. Bunu nasıl yapacağını da, en iyi Abhaz ulusu kararlaştıracaktır. Bize en çok, kardeşlerimiz için hayırlı olanı dilemek ve yardım istedikleri zaman, savaş zamanında olduğu gibi en önde yürümek düşer.