Ligin 19. haftasının ilk maçı, gündemini sürekli bir stadyum sorunuyla geçiren ve en sonunda yine Olimpiyat Stadyumu'nda karar kılan Beşiktaş ile K.Erciyesspor arasında oynandı. Beşiktaş ligin ikinci yarısının açılış maçını Trabzonspor’la yapmış, pozisyon kıtlığıyla bu sezon ligin ilk 10 maçına girebilecek en sıkıcı maçını berabere bitirmişti. Dolayısıyla, K.Erciyes maçı Beşiktaş için ligin üst sıralarında tutunmak için kazanılması elzem bir maçtı. K.Erciyes içinse kaygı farklıydı, onlar da ligin dibinden kurtulmanın, Beşiktaş’tan alınacak ekstra puanın ya da puanların derdindeydi.

Maçın ilk 20 dakikası Trabzon maçını hatırlatırcasına bir başka sıkıcı maça aday gözüktü. Üstelik K.Erciyes Teknik Direktörü Hikmet Karaman as oyuncular diye düşündüğümüz oyuncularını sona saklamış oyunu tutmanın derdine düşmüştü. Yirminci dakikadan sonra ise Beşiktaş vitesi artırdı. Topu rakip yarı sahada tutma becerisi gösterdiğinde ve pas alışverişini sıklaştırıp oyunu hızlı ve dikine oynamaya başladığında Beşiktaş’ın şeklinin şemalinin değiştiğini görüverdik. Bu bize ligin ilk dört haftasındaki Beşiktaş’ı yeniden hatırlatır gibi oluverdi. İlk yarının son dakikalarında da bu çabalar karşılığını buldu ve Fernandes’in gölü geliverdi. İkinci yarıyla birlikte ise önce G.Töre, sonra Oğuzhan’la skoru değiştirdi. Maç artık koptu derken gollerin devamını yine Beşiktaş’tan beklerken, son 20 dakika bu sene Beşiktaş için klasikleşen ikinci yarı sendromu tekrarlandı ve skor 3-2’ye geldi.

Maç sonu açıklamasında Biliç bu soruna vurgu yaptı, son 20 dakikayı ve ikinci yarı performans düşüklüğünü rehavete ve profesyonel anlayışa uzak olunmasına bağladı. Bu da bana ister istemez 90’ların efsane kadrosunu ve Gordon Milne’i hatırlattı. O dönemlerde Gordon Milne’nin takıma benimsettiği öncelikle maçın 90 dakika olduğu ve maçın skoru ne olursa olsun, ister 5-0 mağlup olsun, ister 5-0 önde olsun oyun disiplininden ve oyun sisteminden asla vaz geçmemek gerektiğiydi. Dolayısıyla sahada 5-0 mağlup olan bir takımda görsek asla ezilen bir takım göremezdik. Her daim bir sonraki maça dair umutlu bir takım kalırdı size.

Bu günkü Beşiktaş kadrosu ise, halen bu anlayışı benimseyememiş ve olgunluk problemi yaşayan bir takım. Biliç bu olgunluğu gidermekten yana umudunu birazda transferlere bağlamış durumda. Jermanie Jons ve Dany transferleriyle takımın irade gücünü artırmayı hedeflemekte. Jermaine Jones’un gelişiyle Atiba'yı sağ beke kaydırıp Jones’u orta sahada kullanmanın hesabını yapmakta, Dany’de malumunuz üzere stoper ihtiyacını giderme amacını taşımakta. Ne var ki sorunlar ve çözüm yöntemleri de böyle olunca, yönetime dair sorular da beliriveriyor aklımızda, Serdar Kurtuluş’u alıp Hillbert’i göndermenin anlamı, Egemen’in yerine alınan stoper sayısının kaç olduğu gibi…?

Bu transferlerinde “feda” diyerek yapıldığını ve yerine genç oyuncular bulup takıma kazandırılacağını söyleyerek yaptığınızı hatırlamakta fayda var elbet.

Son olarak kışın ortasında Olimpiyat Stadı bu taraftara reva mıdır ve yedi bin kişiyle oynanan bir maçtan memnun musunuz diye de aynı yönetime sormak icap eder.