Hiç şüphesiz Kürt ve Kürdistan tarihinde, her dönemde, çok önemli dönüm noktaları olmuştur. Bunlar arasında belki de en önemlisi Güney Kürdistan’da bugün yapılacak olan Kürdistan Bağımsızlık Referandumu’dur.

İlk defa Kürtler dünyadaki birçok devletin muhalefetine rağmen kendi kimliğine sahip çıktı. Referandum için bedel ödemeyi de göze alarak doğru bildikleri yoldan vazgeçmediler.

Kürtlerdeki bu sağlam duruş aslında Kürtlerin olumsuzluklarla dolu kendi tarihiyle ciddi bir hesaplaşmasıydı. Referandumun kararlı bir şekilde savunulup yapılması beraberinde Kürtler ve Kürtlerin dışında kalan kesimlerin zihninde bir dizi yeniliklere yol açtı.

Bu durum Kürtlerin mantalitesinde yeni bir tarihsel altyapı, yeni bir sosyolojik algılayış, yeni bir zihinsel bakış, yeni bir özgüven ve yeni bir kimlik inşasını getirdi. Kürtlerin bu özgüven patlaması Kürtlerin dışında kalan kesimleri de yeni bir sorgulama alanına taşıdı ve Kürtlere olan klasik bakış açısının değişmesini zorunlu hale getirdi.

Irak devletinin üst üste aralıksız olarak yaptığı tehditler, İran’ın sinsi ve perde arkasındaki kuşatma politikası, Türkiye’nin Kürdistan’ın bir sınırından diğer sanırına tankların namlusunu doğrultmasına rağmen Kürtler bağımsızlık referandumunda hiçbir geri adım atmadı.

Bu kararlı duruş ve özgüven her şeyden önce Kürtlerin korku duvarını yıktı. Bununla da kalmayarak Irak, İran, Suriye ve Türkiye’nin artık Kürdistan’a sömürge gözü ile bakmaması gerektiğini açık bir şekilde kavrattı. Dünya devletlerini ise bu güne dek Kürtlere yaptıkları adaletsizlikle yüzleştirdi.

Kürt meselesi ile haşır neşir olan herkes aslında 25 Eylül 2017 tarihinde yapılan bu referandumun Kürdistan tarihinde bir devrim niteliği taşıdığını çok iyi bilirler. Her başkaldırının yıkımla sonuçlandığı, katliamla bittiği, sürgünle neticelendiği bir Kürt tarihi bu bağımsızlık referandumuyla devrimin yolunu aralayarak tersine çevirmektedir.

Bugün kurulan sandıklar, bu sandıklara bağımsızlık iradesini koyan Kürdistan halkı aslında kendi kaderini eline alırken, kendi geleceğinin de sahibi olduğunu dünyaya haykırmaktadır. Bu tarihi gün yakın bir dönemde de Kürdistan Bağımsızlık Referandumu’na karşı çıkan ülkelerin kendileriyle hesaplaşmasını getirecektir.

Başta Amerika ve Batı toplumu referandumu gayri meşru bir karar olarak görmedi, sadece zamanlamanın uygunsuzluğuna dikkat çekti. Doğrudan karşı çıkmaması Batı’nın geçmişiyle yüzleşip bir özeleştiriydi, hatasını anlayıp bir özür dilemesi olarak da yorumlamak mümkün.

Ateş püsküren, astığını asan, kestiğini kesen Kürdistan’ın komşu ülkeleri Irak, İran, Suriye ve Türkiye ise haksız gürlemeleriyle kala kaldılar. Bunlar felaket senaryoları çizdiler, Ortadoğu’yu birbirine çatıştırdılar, yüzyılın savaşından söz açtılar, referandumu kabul edilmez, gayri meşru, mahşer günü olarak ilan ettiler ve cehennem silahlarını çektiler. Bütün bu tavırları, yaklaşımları ve saldırganlıkları, hayal ve korku dolu dünyaları Kürtlere ve demokrasiye karşı bir yönelimdi.

Bugün, yani 25 Eylül 2017 tarihi Kürtler için hissi olarak ifadesi çok derin bir anlam içermektedir. İşte tam da bu duygular içinde Güney Kürdistan’ın 284 merkezinde toplam 2 bin 69 sandık başında Kürdistan halkı iradesini beyan edecek. Referandum öncesi yapılan kitlesel mitingler zaten Kürtlerin iradesini ortaya koymuştu, bugün ise tüm bu bağımsızlık arzusu ve özleminin resmileşeceği gündür; bu da Kürtler için tarihi bir devrimdir.